Sevdiğinize ne kadar zarar verebilirsiniz?
Soruyu biraz değiştirelim.. Sevdiğiniz birine fiziksel bir
zarar verebilir misiniz?
Mesela karşılıklı duruyorsunuz diyelim.. Elinizde bir bıçak
var… O bıçağı onun kalbine saplar mısınız? Hadi sapladınız ve o yere yığıldı.
Size bakıyor çaresizce.. Size, ‘seni seviyorum’ diyor..
O bıçağı tekrardan hızla, hatta daha hızla göğsüne saplayıp, ‘bende seni seviyorum’ diyerek bir daha, bir
daha saplar mısınız? Gözünüzün önünde can çekişirken,‘derdim de sensin,
dermanım da' dercesine çaresizce size bakarken, ne kadar zarar verebilirsiniz?
Hemen kızmayın.
Buda ne demek oluyor?
Şiddetin her türlüsüne karşıyım.
İnsan sevdiğine kıyar mı? dediğinizi duyar gibiyim.
Evet haklısınız. İnsanın sevdiği birine bu yolla zarar
vermesi mümkün değil. En azından aklı yerinde birinin böyle bir şey yapması hiç
mümkün değil.
Peki şimdi aynı soruları biraz daha değiştirelim. Biraz
hayal gücü kullanalım, biraz da filmlerdeki gibi sahneler düşünelim.
Sevdiğiniz herhangi birini düşünün. Hep yanınızda olmuş,
sizi karşılıksızca seven birini..
Çay içip, sohbet ediyorsunuz…
Derken çay bitiyor, o masadaki bardakları alıp ağır
adımlarla yenilerini getirmek üzere yanınızdan ayrılıyor.
Sıcacık çaylar elinde yanınıza dönüyor.. ‘kurabiye yapmıştım
onlardan da getireyim’ diyor ve tekrar mutfağa geçiyor.
O sırada siz cebinizden zehir dolu bir şişe çıkarıp onun
çayına boşaltıyorsunuz.
Zehrin özelliği şu; vücuda girdiği an yavaşça sinir
hücrelerine saldırıyor. Önce bacaklarda ve kollarda hissizliğe sebep oluyor. Bu
his kaybı sürekli değil, birkaç saat aralıklarla gelip geçiyor sonrada felce
sebep oluyor. Kalıcı olarak vereceği hasar bazen aylar geçince, bazen de
haftalar geçtikten sonra meydana geliyor. Dayanılmaz acılar veren bu zehir,
bağışıklık sistemini yine zaman içerisinde çökertip sizi günden güne öldürüyor.
Yani direk öldürmeye değil de süründürmeye yarayan bir zehir.
İşte siz bu zehri sevdiğiniz kişinin çayına boşalttınız.
Sevdiğiniz elinde sıcacık kurabiyelerle geldi. Gülümsediniz
birbirinize..
Sohbet aynı neşesiyle devam ederken çayını yudumladı… Zehir
yavaşça tüm hücrelerine yayılmaya başladı…
Bunu yapabilir misiniz??
Peki yorucu bir günün sonunda yan yana uykuya teslim
olmuşken.. Yanınızda huzurla uyurken.. Birden uyanıp, başınızın altındaki
yastığı çekip onun yüzüne bastırıp, onu öldürebilir misiniz?
İyice saçmaladım değil mi? Lütfen acele karar vermeyin ve
devamını okuyun.
Bence de tüm bunlar akıl almaz şeyler, insan değil sevdiğine
sevmediğine bile yapamaz. Vahşet bu değil mi??
Elle tutulur, gözle görülür yani fiziksel şeyler insanı çok
etkiler. Somuttur. Gerçektir. Şekle bürünmüştür. Eyleme dönüşmüştür. SUÇTUR!
Ama gözle görmediklerimiz? Manevi yaralar?
Şimdi benzer sahneleri yine düşünün…
Sevdiğinizle çayınızı yudumladınız, çaylar bitti. Gitti
çayları ve sizin için yaptığı sıcacık kurabiyeleri aldı geldi.
Çayından bir yudum aldı. O an işte o an.. ağzınızdan
zehirden beter laflar döküldü.
O sözler direk sevdiğinizin kanına karıştı. Zehirden beter,
zehirden etkili…
Tüm hücrelerinde hisseti acıyı..
Evet zehir dökmediniz ama canına kastettiniz. Haberiniz yok.
Çünkü size göre bir şey yapmadınız, öylesine bir sözdü, küçücük bir kelime,
sizin için önemsiz bir şey..
Peki ya karşınızdaki???
Sözler yaralayıcıdır… Sözler bıçaktan keskindir. Kimse eline
bıçak alıp sevdiğine saldırmaz. Ama düşüncesizce yaptığı, söylediği bir şeyle o
bıçak darbesiyle eşdeğer bir zarar verdiğini de düşünmez.
Neden???
Çünkü soyut bir kavramdır bu.. Konuşurken yada
davranışlarımızla karşımızdakinin vücudunda, aklında en önemlisi de ruh
sağlığında nasıl etkiler bıraktığımızı düşünmeyiz.
Vücutlarımızın şeffaf olduğunu düşünsenize..
Hepimizin birbirimizin içini görebildiğini…
Bir sözün ardından karşımızdakinin kan basıncının arttığını
görsek, o damarların incelip, kalınlaşmasını.. kalbin hızlanışını.. midesindeki
kasılmaları.. kollarındaki kasların gerilmesini.. el ve ayaklarındaki kanın
çekilmesini..
Kalbinin sıkılmış bir yumruk gibi sağa sola hareket
edişini.. Beyne giden damarların hızla giden kanı dağıtamadığını, o kanın bir
yerde biriktiğini… Bunları görebilsek yine karşımızdaki kişi üzerinde
yarattığımız etkiyi yok sayabilir miydik? Hiç sanmıyorum.
Bizler ille de görünür şeyler üzerinden hareket ederek
kendimizi aklayamayız..
Ben bir şey yapmadım ki.. diye sıyrılamayız..
İnsan hayatıyla oynadığımızın farkına varmalıyız. Bunu
gerçekten yapmalıyız.
Karşımızdakini hele ki sevdiklerimizi yaralayacak şeyler
yapmamalıyız..
Azıcık hassas olabilmeliyiz.
Karşımızdakinin yerine kendimizi koyabilmeliyiz.
‘Bu yaptığımla onda ne gibi yaralar açıyorum acaba?’ diye
düşünebilmeliyiz.
Yoksa bir katilden tek farkımız ortada bir ceset olmayışı
olacaktır.
Hadi biraz düşünelim lütfen en son kimi yaraladık? Ne için
yaraladık?
Kimin canına kast ettik?
Hadi itiraf edelim biz kimin faili olduk?
sevgi denilen şey karşılıksızdır öylesine seversin sebebsizce eger bir karşılığı varsa sevgi değil faydacılıktır tabi bu benim düşüncem... eğer karşımdakini sözlerimle hareketimle incitiyorsam sevmiyorum demektir karşımdaki aynı şeyi yapıyorsa oda beni sevmiyor çıkar ilişkisi vardır bu konuda biraz sertim galiba ama bu işin yanlışlığı olmaz bana göre ....
YanıtlaSilDediklerine kısmen katılıyorum. Elbette insan sevdiğini incitmez. Ama zaman zaman bizim için önemsiz olabilecek herhangi bir şey karşımızdaki için çok önemli olabiliyor. O yüzden soruyorum bilmeden yaraladıklarımız var mı diye.. Umarım kimsenin faili değilizdir.
Silumarım...
Silsevdiğini incetmekten fazlasını yapan insan tanıdım, bir şeye kızdı mı gözü dönen ona defalarca vuran, vurmaktan çekinmeyen; ama deli gibi sevdiğini iddia eden...
SilOnu bende tanıdım.. Ama şunu bilirim fiziksel acıların geçme ihtimali yüksektir.
SilAyy başta bu ne psikopatça bir yazı diyordum ki, sonuna doğru çok haklısın dedim. Çok güzel yazmışsın, helal.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Burcuuuk, hoşgeldin:)
SilYa canım kızım.Nasıl güzel bir yazıdır bu.Ben de hem okuyor, hem de içimden cevaplarını veriyordum.Son beni şok etti.Şimdi teslim olmaya gidiyorum :))) Yağmur insan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler ve yetmiş olmadık da daha, ama sevdiğimin tüm iç organlarına hasar vermiş olmalıyım.Allahtan şu anda yan tarafta bilgisayarında Zagor okuyarak nostalji yapıyor.Ona hiç istemeden bir sürpriz kahve yapayım bari.Vicdanımı rahatlatmaya çalışayım.Ama bir dip not geçeyim, o da çok masum değil yani. Sevgiler canım :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Ece abla. Keşke herkes senin gibi itiraf edebilse. Gerçi senin gibi güzel bir insan olsa olsa nefsi müdafaada bulunmuştur:) Ama sen yine de kahveni yap karşılıklı için benim yerime de. Sevgiler,
SilValla bacım her ettiğimiz kaydediliyor, önümüze çıkacak bir gün de işte farkında olarak yaşasak keşke... ❤
YanıtlaSilKeşke Eminecim keşke.. Gerçi dediğin gibi o kayıtların hesabını biz kendimize vermesekte birgün O en güzele vereceğiz..
SilKimseyi yaralamamak gerek, kaldı ki sevdikleri. Ama insanız ve bize göre sıradan olan bir şey karşımızdakinin alıngan yanı olabilir. Dahası başka anlamlar çıkardığı yanı olabilir. O zaman yaralandığımızda, gerçekten yaralanmak mı istedik de yaralandık yoksa ortada hiçbir şey olmamasına rağmen biz kendi kendimize mi yara açıyoruz. Ve aslında yaralanan oluyorken yaralayan da oluyoruz çoğu böylesi hallerde.
YanıtlaSilYaralandığımızı düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen, gerçeğin kendisi midir? Doğru, ille akla ilk gelen midir? Ya da bizim çıkarımımız, varsayımımız doğrunun kendisi midir? Eğer ayan beyan, su götürmez bir yaralama yoksa ortada kasten yapılmış, biraz da kendimizi eleştirebilmeliyiz. Alıngan mıyız, vesvese sahibi miyiz, gerçekten biz mi haklıyız yoksa yaralandım sanıp haksızlık mı ediyoruz.
Bu konu, yüzeysel değil ve göreceli. Konu insan ve insan karmaşık bir yapı. Bir olgu, bir tarafından başka algılanırken biri tarafından yaralayıcı algılanabilir. Her zaman birinin bir şekilde anladığı, başkalarınca aynı şekilde anlanmış olamıyor. Yanıldığımızı ya da yanılgılardayken bizim nasıl da haksızlık yapabildiğimiz seçeneğini de düşünüyor olmalıyız. Yoksa yaralanmalar bitmez. Hiç yoktan yere. O zaman da yapacak bir şey yoktur. “Huy” demek gerek böylesi algılara. Yani akıl, alınganlığın, varsayımcılığın, kuruntunun önüne geçmedikçe çözülemeyecek bir konu bu yaklaşım…
Yara beresiz günler dilerim…
Umarım bu güzel yorumu yazımı okuyan herkes okur. Aslına bakarsan benim yazım şuna benzedi.. Hani aklından birşey geçerde karşındakine anlatırken sanki o da, o dakika aynı şeyleri düşünüyormuş ve aklımızdan geçene vakıfmış gibi konunun herhangi bir yerinden giriş yaparız ya o şekilde yazıldı bu yazı. Dediklerinde sana katılıyorum herkesin türlü türlü düşüncesi var, alınganlıklar var, vesveseler var varda var... Keşke tüm bunları senin yazdığın gibi açıp, bunların dışında kalan, hassas noktalarımız, önemli değerlerimiz gibi detaylandırabilmiş olsaydım. Mesela ben gayet açık bir insanımdır. Neye kırıldığım, hassas olduğum noktalar, zaaflarım, zayıf yanlarım v.b. Çevrem tarafından bilinir. Ama bunu bilmesine rağmen sırf kendisi için önemli olmadığı düşüncesiyle dünyamı başıma yıkan insanlar oldu. Bu ne benim kuruntum, nede alınganlığımdı. Tamamen karşı tarafın bencilliğinden yaralandım. Ha öldürmeyecekse niye yaraladı inan bunu da çok merak ettim. Öyle çok yara aldım ki aynı hırsla dolduğum halde karşılık verecek gücü bulamadım. Neyse bu konu daha çok acıtmadan, yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum ama bahsettiğim çıkarımlardan uzak direk zayıf noktamıza yapılan saldırlardır. Yazımı keşke detaylandırsaydım diyeceğim ama sen bu işi benden güzel yaptın. Eline sağlık.. Sağlıklı günler...
SilTam insan sevdiğine kızar mı kıyar mı dedim tam aşağısında aynı şeyi yazmışsın :)
YanıtlaSil:) aklın yolu bir.
SilO zaman aslını astarını bilmeden yaralanmamalı, öyle değil mi?
SilÇok güzel yazmışın Emre Yıldırım. Bence insanlar kendilerine kıyıyorlar daha çok :))))) Başkasının yaralamasına hiç gerek kalmıyor :)
SilElbette öyle.. O güzel yoruma cevap yazıcam ama yanıtlayı açamıyorum bir türlü. Sevgiler, (teknoloji hızımı kesti)
SilYazının en başında anladım ne demek istediğini, sanırım yazdıklarından yazı tarzını benimsemişim. :) En son kimi yaraladım? Bu hayatta ailemden sonra en çok sevdiğim kişiyi... Bahanesi olmaz ama o da beni o kadar yaraladı ki... Ben bunlara rağmen onu affedebilme erdemini gösterdim. Ama o? Neyse...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş yine, kalemine sağlık! Bazı şeyleri durup düşündüm, yaptıklarımı, bana yapılanları... Dedim ki kendime "keşke söylemeden önce durup düşünseydim, sakinleşseydim." Neyse olan olmuş, umarım gelecekte aynı "keşke"lere sahip olmam.
Sevgilerimle... :)
İşte hayatta isteyipte yakalayamadığımı düşündüğüm şey 'anlatmadan anlaşılmak'. Ne mutlu ki ben anlatmadan beni anlayabilen insanlar tanıdım, seni tanıdım. Bende düşündüğüm de aklıma ilk ailem geliyor. Maalef en fazla yarayı hiç hak etmeyen alıyor. Keşkeler çok elbette.. Nefsi müdafaalarda bir o kadar çok. Seninde dediğin gibi aynı keşkelere sahip olmayız umarım. Sevgiler,
SilGüzel Yağmurcum, sen bana yorum diye yazı yazdırtacaksın gibi gözüküyor :)
SilYaz ben okurken öyle keyif alıyorum ki... Senin yorumun benim yazılarımdan güzel, sen hep yaz.
SilO zaman yazayım; Sevgilerimle :)
Silİster istemez etrafımızda bir dolu insana bunu yapıyoruz ...
YanıtlaSilKendimize zarar veriyoruz bunu yaparken de ...
Ben kendimden bilirim o en sevimsiz anlarımda en yakınımda olan beni karşılıksız sevenlerden çıkarırım bütün iç acımı ...
Oysa en büyük yanlış olduğunu da bilirim ...
Bazen geriye dönüşü imkansız şekillere sokar bu anlık zehir akıtmalarımız ... İğne dilliliklerimiz ...
Umarım en az dozda kalsın tüm bu yaptıklarımız ya da yaşamak zorunda kaldıklarımız ...
En yakınımızdır en çok yara alan, yine en sevdiğimizdir faili olduğumuz. Kelimeler.... En çok ta ucu sivriltilmiş kelimelerimiz sebebiyet verir bu duruma..
SilGüzel dileklerinin gerçek olması dileğiyle,
Bu yazıya sayfalarca yorum yazılabilir, çok yönlü değerlendirmeler gerekebilir...
YanıtlaSilİnsanız, farklı mizaç ve karakterlerdeyiz. Duygularımızı dile getiriş biçimlerimiz, tepkilerimiz de başka başka. Bazen bir kişinin bakışı yeterken, bir başkasının ökesi hiç de etkilemiyor. Öfkesini kontrol edebilen bir kişi daha etkileyici olurken bağırarak konuşan bir diğeri olumsuz tepkiler alıyor.
Herkesin hatası, yanılgıları olabilir. O hataları en kolay bağışlayabilenler en yakınlarımızdır. O yüzden en büyük kaprisi ya da nazı onlar çekiyor. Haksızlık belki ama gerçek.
Sevdiklerimizi incitmemek gerek ama ne yazık ki oluyor. Önemli olan kişiliğe zarar vermeden özür dileyebilmek...
Sevgiyle.
Aklımdan geçenleri herkes biliyormuşcasına detaylandırmadan yazdığımı yorumlardan sonra fark ettim. Her yazıda olduğu gibi kendimden, yaşadıklarımdan yola çıktığım için yazı bu yönde gelişti. Mesela ben net bir insanım ilk tanıştığım kişiye hassas noktalarımı söylerim, nelerin benim için önemli olduğunu, nelerin zaafım olduğunu paylaşırım. Bu konu benim için o kadar önemlidir ki etrafımdaki herkese bunu açıkça söylerim. Dolayısıyla tüm bunları bilen bir kişinin kalkıp, sırf kendisi için önemsiz diye beni zayıf noktamdan vurması, yaralaması bu yazının temasını oluşturuyor. Yani net olarak bildiğimiz bir gerçeği yahut kendimize yapıldığında öfkelenebileceğimiz bir davranışı sevdiğimiz insana yapmaktan bahsetmek istemiştim. Darbeyi fazla alınca yeterince açık yazamadım sanırım:)
SilHataları kolay bağışlayanlar yakınlarımız olduğu için belki de onlara yapıyoruz bu haksızlığı..
Yine ne güzel bağlamışsınız konuyu izninizle bir ilavem olacak 'önemli olan kişiliğe zarar vermeden özür dileyebilmek.. Ve bir daha yapmamak" sevgilerimle,
Olaya böyle bakarsak bir çok kişinin faili olmuş olabilirim.. :/ yani öyle aniden parlayan bağırıp çağıran biri olmadım ama bir çok kişiden duymuşumdur "dilinin kemiği yok","karşındakinin ne düşüneceğinin düşünmüyorsun" gibi cümleleri.. bir çok insana göre neredeyse tüm kelimelerimi seçerek konuşurum oysa ki.. ve de işin tuhaf yanı arkasında olurum söylediklerimin "tüh keşke şu lafı etmeseydim" dediğim olmaz.. söylenen cümlelerin karşımdakilerin duygusal benim duygularım ile hareket etmeyen olmama yoruyordum.. sahi bu sevenler için dil bu kadar mı önemli, ya duygular?
YanıtlaSilSevgiler..
Yazını okuyunca aklıma direk şu görüntü geldi. Tv'de 3. Sayfa haberi veriliyor.. Katil yakalanmış götürülürken, aklı evvel bi haberci mikrofon tutuyor 'eşinizi öldürmüşsünüz, ne söylemek istesiniz?' Adam bağırıyor 'Yaptım ama PİŞMAN DEĞİLİM' :)) seninkisi biraz böyle oldu sanki ne dersin?
Sil:)) Henüz öyle bir şey yaşamadım :) Haklı olabilirsin belki bunu biraz daha düşüneceğim..
SilGerçekten çok güzel bir yazı ve müthiş yorumlar. Hepimiz bilmeden veya bilerek çevremizde ki insanları yaralıyoruz ve üzüyoruz ama en büyük hatayıda kendimize en büyük yarayı da kendimize açıyoruz her gün her yanlış biraz daha karartıyor kalbimizi ve bizi biz yapan değerlerimizi yok ediyoruz. Her hata her yanlış yenilerine yollar acıyor çok geç olmadan döneriz inşallah
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Derin bir ahh aaahh çektim kendimize açığımız yaralar da cabası..ne doğru.. İnşallah döneriz, inşallah..
SilGerçekten çok güzel bir yazı ve müthiş yorumlar. Hepimiz bilmeden veya bilerek çevremizde ki insanları yaralıyoruz ve üzüyoruz ama en büyük hatayıda kendimize en büyük yarayı da kendimize açıyoruz her gün her yanlış biraz daha karartıyor kalbimizi ve bizi biz yapan değerlerimizi yok ediyoruz. Her hata her yanlış yenilerine yollar acıyor çok geç olmadan döneriz inşallah
YanıtlaSilahhh o kadar doğru ki; ne diyeceğimi bilemedim :/(
YanıtlaSilSusma hakkımızı kullanmak gerek bazen..:/
SilAh sözler davranışlar da birer zehir. farkında olmadan bile belki kaç defa kırmışızdır karşımızdkini.
YanıtlaSilHem de nasıl.. konuşarak birini öldürebiliriz gerçek anlamda, o denli tesirli..
SilAynı şeyleri farklı cümleler ile söylediğimizi daha iyi anladım.Faili meçhul kırgınlıklara sebep oluyoruz farkında değiliz
YanıtlaSilİşte bu Aslı :) Bazen fail oluyoruz, bazen kurban..
SilKurban olmanın acısıyla yazılmıştır her satır emin ol.
Kimi sözle yaralar, kimi bir bakış, kimisi de bir takım suç aletleriyle. Ama şuna inanırım; bazı istisnai durumlar hariç (psikiyatrik vakalardan bahsediyorum) hiç kimse yüzde yüz masum değildir. Belki hakettiğinden fazlası ceza çekiyordur.
YanıtlaSilBen yine de günlük hayatımda elimden geldiğince dikkatli olmaya çalışırım. Başta kini ve öfkeyi hayattan çıkarmak gerek. Başta kendin için ;)
Evet bu son cümlenden benim öğrenmem gereken çok şey var. Kendim için :)
SilKendimi buldum yazıda. Tam olarak hissettiklerim böyle işte. Ve bunu, bu şekilde ifade etmek isterdim karşı tarafa. Ama anlamayacak ki! Kırıldıklarımı hatırlattı bana bu yazı. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Hayran kaldım... Sevgiler
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Yorumunuz da bana yalnız olmadığımı hissettirdi. Yazımın hatırlattıklarını bir daha yaşamamanız dileğiyle, sevgiler...
SilSeni özlemişim Yağmur kızım. İyi misin canım?
SilBende seni özledim Ece abla. Çok yoğunum buara işten dolayı bu biraz iyi geldi bana. Kafam meşgul olunca düşünmeye fırsat kalmıyor. Ama kafa aynı kafa bu kafayla fazla uzağa gidemiyorum maalesef. Sen nasıl oldun, iyi misin?
SilSeninle teselli oluyorum. Yerin ayrı bende. Aslında seni tanımak, görüntünde sevgimi teyit etmek istiyorum. Umarım gerçek olur bir gün. Milas'a geldim. Dinleniyorum. Ana-kız bizimkileri başbaşa bıraktım. İyiceyim yavrum. Çok öpüyorum seni.Sevgiler canım :)
YanıtlaSilCanımsın sen benim. Sana sarılıp bi hasret gideresim var ki anlatamam. Bende seni çok öpüyorum sevgiler canım Ece ablam.
Sil