25 Nisan 2016 Pazartesi

Doğum günüm kutlu olsun!



Bugün benim doğum günüm..

Bugün 35’ime giriyorum..

Bu yaşın özel bir anlamı var benim için..

Kendim için değil senin için, inan ki en çok senin için kutlayacağım bu günü..

Dediklerini düşünücem, içicem… içimdeki o koca özlemi koca bir buluta yükleyip sana göndericem.

Keşke olsaydın, keşke yaşasaydın da yanımda sen olsaydın..

Neyse..

1997 yılından bu yana doğum günü kutlamayı sevmiyorum aslında.. Belki o gün büyüdüğümü hissettiğim için, belki kötü bir şey olacak hissiyatı verdiği için, belki yalnız olduğumu düşündürdüğü için, belki hayatımı sorgulattığı için bilemiyorum. Ama dedim ya bu sene başka, bu sene 30 sene önce verdiğim sözü tutma vakti.. Başka şeyler düşünme vakti..

Evet sevgili kendim…

Umuyorum bir devri kapatır ve istediğin gibi biri olabilirsin..

Umuyorum rahat bir kafayla, huzurla nefes alacağın günler yakındır..

Umuyorum etrafında güven duyacağın, güvenini sarsmayacak insanlar olur..

Umuyorum kalbini sıkıştıran düşünceler geçip gidiverir..

Umuyorum yakınında olmasını istediklerin hep yanıbaşında olur..

Umuyorum verdiklerini alabilirsin..

Umuyorum sevdiğin kadar sevilirsin..

Umuyorum hayal kırıklığına bir daha uğramazsın..

Umuyorum yanılmazsın..

Umuyorum az da olsa umudun olur yaşamak, sabahları uyanmak için..

Herşeyin umduğumdan da güzel olması dileğiyle..

Doğum günüm kutlu olsun!

*** Eğer bir gün herkes yaşattığını yaşacaksa, kesin ben çok mutlu olacağım...***

20 Nisan 2016 Çarşamba

Küçük bir not..



Şimdi şurada.. 

Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum..

SEVİYORUMMMMMMMMMMM ..

Erdek'te seviyorum kime ne deyişin gibi, bak bağırırım deyip güldüğün gibi...

Gülerek sımsıkı sarılman gibi..

Bırakmam seni deyişin gibi..

Öyle içten, öyle derin.. öyle çok, öyle başka...

SEVİYORUM SENİ!!! 








Komik bir şey oldu bugün..

İçim rahatladı aslında..

Hissiyatta yanılmanın nasıl bir şey olduğunu görmek iyi geldi..

Yok yok yanlış anlama, biraz açayım.

Şüpheden bahsediyorum J

Çok şüpheci bir insanımdır, şimdiye kadar maalesef yanılmadım ama yanılmayacağım anlamına gelmez. Neticede insanım bende.

Neyse ben bu şüpheciliğimden yola çıkar, şunu hissettim kesin öyle gibi yargılara varır hayatı kendime zindan ederim.

Yanılma ihtimalim aklımın ucundan bile geçmez.

Şimdi senin bu yaptığını görünce diyorum ki bir şey kurgulayıp, buna inanmak gerçekten komik J

Bak ben 35 yaşındayım.. Belki çok bi yaş değil ama içi dolu her yılın..

Hislere inanmak iyidir. Ama her zaman tutmaz.

Bunu gereksiz şüphende gördüm. Bir şakadan yola çıkıp, bir şey elde edemezsin.

Şüphe nasıl olur anlatabilirim istersen.

Ama hayatında bu şekilde yapmamanı dilerim. Ben haklı çıkmama rağmen mutsuz oldum. Kaldı ki sen haklı da değilsin. Hislerin güçlü olabilir ama bak evde yanmadı J

Belki de bahane aradın. Ama öyleyse bile buda hoş değil. Hayatım boyunca bahanelere sığınmadım. Bir şeyi bahane ederek ilişki  bitirip, başlamam (insani ilişkilerden bahsediyorum) .. Aynı şeyi sana da tavsiye ederim. Niye biliyor musun? İyi biri olduğunu düşünüyorum. En azından beni güldürebilecek kadar iyisin bu önemli. Seni tanımış olmak -yada tanıdığım kadarı- gerçekten güzeldi. Keyif aldım, teşekkür ederim.

Güzel bir hayat sürmen dileğiyle,


Not: Şüphe duyacağın zaman iyi düşün. Düşün bakalım kim kimi, nasıl buldu?? / Hatırlamıyorum demiştin..


Gel buraya... Otur karşıma..

Anlatıcam dinle...

Canının acıması nedir bilir misin?

Ben bilirim. Gözle görmediklerinin fiziksel bir hissiyatla can bulmasıdır. Böyle etinden et kopuyormuş gibi, kalbini biri avucuna almışta sıkıyormuş gibi, sıkıpta parçalıyormuş gibi... Parmaklarımı sıkıştırmıştım bir gün can havliyle sıkıştığı yerden kurtarayım derken bir parça kopuvermişti. İlk şaşkınlıkla bakakalmıştım, sonra yutkunmaya çalışmış başaramamıştım. Gözümden birkaç damla yaş gelmiş, diğer elimle sıkışan parmaklarımı tutup göğsüme bastırmıştım. Kalbim deli gibi atıyordu. Öyle hızlıydı ki kulaklarım gayet net işitebiliyordu. Elimdeki acı içime, çok ama çok derine sanki kalbime çökmüş gibiydi... Bağırmadım sustum..

Canın acıması buna benzer işte.. Etin kopmuş gibi yanar için, yanar da bağıramazsın...

Canım yanınca gözüm bişey görmez, eşyaysa kırar atarım, insansa benzer bir acı vermek isterim, yaparım bunu..

Hayır yapınca mutlu olmam. Çünkü lanet olası merhamet duygum o kadar gelişmiştir ki üzülürüm yaptığıma.. Kendi yaptığımla kendime yeni bir ceza vermiş olurum.

Anneme kızmıştım bir kez.. hediye almıştı bana, 'hiç beğenmedim' demiş, üzülsün istemiştim. 'Olsun değiştiririz' demişti. İstediğim tepkiyi vermeyince, alıp atmıştım hediyeyi.. Sonra mı? Onu üzdüm diye deli gibi ağlayarak kendimi banyoya kitlemiştim. Aklıma geldikçe üzülürüm yaptığıma.. Halbuki beni üzdüğü için yapmıştım.. Canını yakmak istemiştim.. Canımın yanacağını hesaba katmamıştım.

Şimdi yıllar sonra değişen hiçbir şey yok..

Canımın yanacağını bile bile yakabiliyorum..

Oysa senin ayağın taşa değse benim canım yanar bilmez misin?

Ama nasıl yandıysam yakasım var..

Ben yandım, sen de yan diye bağıra bağıra herşeyi ateşe veresim var.

Dur kalkma!

Dinle beni..

İçim kor gibi.. alttan alta körükleyen birşeyler var..

Alevin söndüğüne bakma, içten içe yanıyorum.

Canım acıyo anlıyor musun?

Anlamıyorsun..

Anlamayacaksın..

Şimdi kalkabilirsin..

19 Nisan 2016 Salı



Sevgili kendim,

Bildiğin üzere günler evvel seninle bir yazı yazdık lakin onu da taslaklara kaydedip, yayınlanmayacaklar listesine dahil ettik. Çünkü iyi bir şey çıkmadı bu yazıdan, aradık bulamadık. O yüzden gayet iyi niyetle başlayan bu yazıyı senin için yayınlamak üzere yazıyorum..

Yolun yarısına sayılı günler kala sana, kendime, içimdeki o koca kalabalığa seslenmek niyetindeyim..

Kimler yok ki o kalabalığın içerisinde, hepsine tek tek seslenmeye kalksam yazı bitmez ama içlerinde öne çıkanlar, sesini duymazdan gelemediklerim var. Onları görmezden gelemem o yüzden bir yerden başlamalı..

Önce ondan, küçük kızdan..

Hey sen!  Kalbi kırık küçük kız!

Tamam çok üzdüler seni, kırdılar kalbini ama kırık bir kalple, kaybolan parçalarla da yaşayabildin, o gücü bulabildin. Aferin sana! Artık parçaları arama, bulamayasın diye ayaklarıyla itenler, eline alıp uzaklara fırlatanlar, denizde taş sektirir gibi sektirip denizin dibini boylatanlar oldu.. Bulamazsın o parçaları.. ARAMA ARTIK, ARAMA!!!

Hayalleri yıkılan, şaşkın kız..

Ne o, niye şaşırdın? Eğriyi doğru yapmak sana mı düştü? Dünyayı değiştireceğini mi sandın? ‘O işler öyle olmuyor’ demedik mi? Artık biraz laf dinle, bildiklerine şaşırma!

Hey sen KORKAK!

Yeter artık korkma! Üzülmekten, kaybetmekten, başına geleceklerden, kontrol edemediklerinden.. Teslim ol, bırak ALLAH’a..

Seni gidi inatçı seniiiiiii,

Hiç pes etmedin, hiç yılmadın.. Bazen bunalttın, bazen çocuk gibi tutturmalarınla bezdirdin ama aferin sana, hep sen kazandın. Biraz daha sakin ol, malum bu yaştan sonra sana katlanmak daha zor ama eksikte olma..

Güveni sarsılan canım kendim, sevdiklerine inanmak isteyen saf, salak yanım..  Üzülme sen, ne demiş Yunus Emre ‘üzenlerin üzüldüğü vakitte gelir’..

Vicdanı bol, merhametli kendim..  Ne olursa olsun hep vardın, pusulam oldun, yolum oldun, hiç kıyamadın ya en güzelini yaptın.. En çok ta sen, beni ben yaptın..

Küslük sevmeyen tatlı yanım.. Hiiiiiççç bişey kaybetmedin, kaybetmeyeceksin de! Gurur yapıp güçlü görüneceğine, alttan alıp mutlu olan ol..!

Dikkatli şey, puzzle ustası, her şeyi bilen kadın! Ne geldiyse senden geldi.. Azıcık aptal olabilmeni dilerdim, aptalların dünyasına bunca akıl fazla geldi ne dersin?

Melankolik tarafım.. hüznü mü seviyorsun, hüzün mü seni bilemedim.. Biraz dirayetli ol, biraz kendine gel canım, böyle de olmaz ki..

Komik kız, olmadık zamanları eğlenceye dönüştüren tatlı yanım benim.. Sen hep var ol emi? Daha çok konuş, daha çok sen ol, mutlu olalım..

Hey isyankar! Susmak nedir bilmeden kafamı şişiren koca ses! Hep bir isyan.. Hep bir başkaldırma az biraz sakin ol, gücüm kalmadı. Hem yaşlı bir kadınım artık yorma beni.

Ey adalet arayan! Teraziyi dengede tutucam diye öldün.. Sende herkes gibi olsaydın kolay olacaktı işin.. Ama sen hiç kolayı sevmedin iyi de ettin. Başarılar dilerim.

Hazımsız, fırsat kollayan, lafı gediğine koymak için yıllarca bekleyebilen tarafım.. seni bir gün rahat görebilecek miyim? Boşveeeer diyebilecek misin? Yapabilir misin?

Sabırlı halim… ne denir ki sana bilemedim. Ne çok tahammül ettin, ne çok dayandın, dayanıyorsun.. Hep sevdiğinden, hep çok sevdiğinden..

Seni nasıl unuturum çocuk yanım…biliyorum hiç ama hiç büyümeyeceksin o yüzden hep temiz kalacaksın..

Ve tabiî ki sen… iç sesim, içimde en kuvvetli çıkan sesim! Beni hiç bırakmayan kendim! 35 yıl, tam 35 yıl benimle olan kendime, tüm süreçlerde bana yardımcı olan kendime, beni hiç yalnız bırakmayan kendi kendime çok teşekkür ederim.

İyi ki varsın J / (Az kaldı keyfini çıkar)


15 Nisan 2016 Cuma



Şimdi sen gittin.. 

Git..

Gitmekle gidilmiyor ki..

Ben yine aynı şekilde duruyorum..

Durmakla kalmış sayılmıyorum..

Şuan geçtiğin yollarda ben varım, baktığın gökyüzünde, esen rüzgarda..

Kümbet’te durmuş seni izlemekteyim..

Kaleden geçişine bakıyorum..

Karşı adadayım bizim için dilek tutuyorum..

İçtiğin rakıya kattığın buz gibi eriyip kanına karışıyorum..

Sen oluyorum, ben oluyorsun..

Gitmekle gitmiş olmuyorsun, benimsin ya hep bana kalıyorsun! 

13 Nisan 2016 Çarşamba

Bir haftalık aradan sonra merhaba…

Ara vermemi aynı zamanda yazma sebebim olan sevgilime borçluyum J Kendisi yazılarımdaki arabesk havayı, melankolik düşüncelerimi, karamsar duygu durumumu beğenmediğinden iyisimi yazmayayım da rahatsız olmasın dedim. Adam da öyle tatlı ki napim kıyamadım.. Şimdi kendisi diyor ki güzel şeyleri yazsana, hafta sonunu anlatsana falan filan.. O bunu derken ben onun bu hafta sonu gideceğini düşünüp dertleniyorum haberi yok. Niye? Adamın umuru değil.. Kendi gezecek, eğlenecek ya, biz burada ne yaparsak yapalım.. Neyse kızma kızma şaka yapıyorum. Hoşuna gidecek ne yazsam diye düşünüyorum buarada J Canıııııımmmm, sevgiliiiiiiiimmmmmJ sanırım bunlar hoşuna gider. Nasıl? Buraya kadar fena sayılmaz değil mi yazım? Okurken ben sana böyle mi dedim de diyebilirsin ne de olsa huysuzluk var azıcık J

Neyse sevgilimle konuşmaya dalıp, sizi unuttum sanmayın..

Dedim ya yazıyorum da yayınlamıyorum. Şimdi ben birkaç gündür biraz farklı kafalardayım. Böyle bir değişim mi desem, kafa farklı yerlere gidiyor mu desem, bir şey var… En son böyle olduğumda epey bir değişiklik yapmıştım sanırım yine öyle olacak. Sizi bu aşamalardan ayrıca haberdar edeceğim. Bünyem eğlenceli ve güzel şeyler yazmaya alışık olmadığından bir hayli zorlanmaktayım şuan. Hayır yapım bu.. Değiştirmeye inanın acayip bir çaba sarf ediyorum. Lakin başa dönmem hiç zaman almıyor. Misal sabahları ‘Bismillah’ der kalkarım. Güne iyi başlamayı niyet edip, ayaklarımı yataktan sallandırdıktan sonra hazırlanır evden çıkarım. Trafik beni bozmaz zira araba kullanmayı severim. Uygun bir frekans bulur ofisin yolunu tutarım. Bizim ofisin sokağı park açısından beladır. İnsanı ciddi anlamda hasta eder. Bunu bildiğimden en uzak köşeye park ederim ki kimseyle muhatap olmayayım.. Ofisin eşiğinden yine sağ ayağımı atıp ‘Bismillah’ diye içeri girerim. Buraya kadar her şey normal… Buradan sonrası mı? Ya bir telefon, ya aptalca düşünmeden söylenmiş bir söz, ya bir tavır yada bir mail öyle bir şey olur ki bir anda hoooooop başa dönüveririm. Bu halimi gün içerisinde düzeltmeye kalksam da başarılı olamam. Bir yerden tutturdum mu gerisi çorap söküğü gibi gelir, bambaşka konulara, canımı sıkan, beni üzen herhangi bir konuya kolaylıkla geçiş yapabilirim.

Hal böyle olunca bir de bunların üzerine insanlardan uzak duran, kimseyle bir şey paylaşmayan yapım eklenince geriye yapacak tek bir şey kalıyor, YAZMAK! Şimdi böyle bir durumdan eğlenceli sonuçlar çıkarıp hahahahahaha diye güle oynaya yazılmış bir yazı çıkmasını beklemek ütopik bir düşünce... Gerçi böyle değildim eskiden, eğlenceli yanlarım vardı.. Hani kaybedipte aradığım, gören, duyan bilen varsa haber verir düşüncesiyle kayıp ilanı yayınladığım yazımda da dediğim gibi.. Benim güzel yanlarımı arıyorum hala..

Daha önce yaptıysam yine yapabilirim düşüncesi zihnimde gayet kuvvetli.. Evet yapabilirim neden olmasın ki? Üstelik hala birilerini güldürebiliyorum yani tamamen kaybetmedim bu yeteneğimi.. 

O halde umutta cepte. Geriye ne kaldı? İhtiyacımız olan başkaaaa başkaaa???

Ya sevgilim gitme beeeee!!!!



(Bak gördün mü yine başa döndümJ)

6 Nisan 2016 Çarşamba




Ne çok özlemişim seni..

Sende özlemiş olmalısın yoksa gelmezdin..

Peki bu kadar özleyeceğini bilsen gider miydin?

Bildiğim için kaldım..

Ve bilmediğimden geç...

Özür dilerim.


4 Nisan 2016 Pazartesi

Yazıyorum siliyorum, yazıyorum siliyorum..

Olanı - biteni, aklımdakini yazacak halim kalmadı.

Aptalı oynamaktan yoruldum....

Hak etmediğim şeyleri yaşamaktan bıktım..

Yaşamak koca bir yük sırtımda.. atıp kurtulmak istiyorum....