İstanbul’da yaşayan İstanbul’a yabancı ben,
sevgilimin rehberliğinde İstanbul gezisine çıktım. O anlattı ben dinledim, o
anlattı ben ağzım açık etrafı gözlemledim. Sevgilim benim yalnızca sevgilim
değildir, o yol arkadaşım olmasının yanı sıra bana rehberlik eder. O anlatırken
onun bunca şeyi aklına nasıl olupta sığdırdığına şaşarım. Tarihle ilgili
anlattıkları genelde hatırımda kalmaz. Ama o bıkmadan tekrar eder, bir gün
öğreneceğimi ümit ederek keyifli anlatımını sürdürür. İşte bu hafta sonu da
yine onun rehberliğinde çıktığımız İstanbul turunda Kabataş – Eminönü – Karaköy
civarlarında dolandık durduk. Tophane dolayları pek keyifli geldi. Tesadüfen önünden
geçerken kendimizi içeri attığımız lokantada Karadeniz yemeklerinin tadını
çıkardık. Kılıç Ali Paşa Hamamı’nın önünden geçerken Kılıç Ali Paşa’nın kim
olduğunu sorması üzerine ona komik bir hikaye anlattım. Tabiî ki bilgim yoktu.
Onun gibi tarihleri aklımda tutamıyorum. Gülerek anlattı kim olduğunu.. Osmanlı’da
denizciymiş.. bir denizci adına neden hamam var ki? Diye düşünmedim değil. Aklımda
bu soruyla yürüdük dar sokaklarda. Galata köprüsünde resim çektik. O benim
resmimi çekti, bense onu hafızama kazıdım. Yüzünü, gülüşünü, bir şey anlatırken
birden durup o koca elleriyle anlatımını renklendirmesini öyle çok seviyorum
ki..
Sırf onu sevdiğim için seviyorum bu şehri de.
O sevdiği için, onunla bu şehir
güzelleştiği için.
Aslında sevmem İstanbul’u.
Şimdi sokaklarında güzellikler görüyorsam
onu sevdiğimden,
Denizi başka, göğü bir başka maviyse onun
sayesinde.
Bazen gider İstanbul’dan, koca İstanbul
boşalır. Gözüme her şey puslu, kirli, sevimsiz görünür. Ama o ayak bastığında
bu şehre, tüm bulutlar dağılır. Adeta çevirdiği yüzünü döner İstanbul. Ve ben bir kez daha anlarım, sevgilim benim
herşeyim!
İnsan yaşadıklarını ancak bu kadar güzel anlatabilir. Rehberlikte seve seve sizin için yapılıyor.
YanıtlaSil