Yaşım 32. Kendimi bildim bileli yani 3
yaşımdan bu yana (bazılarınıza abartı gibi gelebilir lakin 3 yaşında
yaptıklarımı, düşündüklerimi gayet net hatırlıyorum.) kendimi arındırmaya
çalıştığım düşüncelerim var. Bu konuda kendimi durmadan zorlamam 29 senedir
hiçbir işime yaramadı. Genelde en mutlu anlarımı hedef seçen bu saçma sapan
düşünceler günlük hayatta beni canımdan bezdirmekle kalmaz, yoğun bir
melankoliye sürükler. Tek bir rüyanın insan hayatını nasıl değiştirdiğine
tanıklık eder hayatım.
Yaş 3: Sokağa çıkmayı sevmem. Onun yerine
evde olmak güvende olmak demektir. Bana bakan aile büyükleriyle birlikte olmak
yeterde artar bile. Onların hemen her şeyi bilmeleri ilgimi çeker. Benim
ileride yaşayacağım şeyleri çoktan görmüş, yaşamış olmaları ilginçtir. Nefretin
gelip geçtiği, ardında şeker gibi, bal gibi insanlar bıraktığı yaşlı
bedenlerinde yaşarlar. Onlarla olmayı hep sevdim. Hayatımdan çıkıp gidişleriyle
ömrümce içime yerleşecek korkulardan habersiz yattığım bir öğlen uykusunda;
sokağa çıktığımı, eve döndüğümde evde kimsenin olmadığını görüyorum. Korkuyla
apartmanın diğer katlarına, oradan bağırarak sokağa çıkıyorum. Hiç kimse yok..
Benden başka hiç kimse yok.. Kan ter içinde uyanıyorum. Ağlıyorum, ağlıyorum,
ağlıyorum…
O gün, o öğle uykusunda içime yerleşen
korku sinsice düşüncelerime dağılırken çokta farkında olamıyorum. Bir gün,
delice yağan yağmur yolları dereye döndürdüğünde aklımda aynı rüyayla camın
önüne gidiyorum. Toprağı önüne katarak çamur yığınına dönüşen suyun hızla
akışına bakıp düşünüyorum, düşünüyorum ve birden avazım çıktığı kadar bağırarak
ağlamaya başlıyorum. Tek düşündüğüm anneannem ve dedemin sele kapılıp gittiği
ve bir daha dönmeyecekleri. O rüyadan bu düşüncelere nasıl kaydığımı bugün bile
çözebilmiş değilim.
İşte o gün kazandığım bu hastalıklı
kaybetme korkusu tüm hücrelerime dağılarak çoğaldı. Çocukluğumun geçtiği, beni
büyüten, benimle oyunlar oynayan bu güzel insanların ölümüyle sarsıldığımda o
korkunç rüyayı tekrar tekrar yaşadım kendi içimde. Korkular sinsice omzumda
bekleyen birer düşman oldular, hep bir sonraki mutlu anı tetikte bekleyen birer
asker, birer gözcüydüler.
Ne zaman ki mutlu olsam omzumu dürtüp ‘kaybedeceksin’
diyerek kulağıma fısıldadılar. Yalnız anlarımı kollayıp korkuttular. Bazen öyle
çok korkuyorum ki her şeyin sonunun bu korkular yüzünden ölmek olduğunu
düşünüyorum. Başka da bir şey düşünemiyorum.
"Tek bir rüyanın insan hayatını nasıl değiştirdiğine tanıklık eder hayatım" be etkileyici bi cumle...
YanıtlaSil