11 Mart 2013 Pazartesi

Düşünmek kabusumdur!


Yaşım 32. Kendimi bildim bileli yani 3 yaşımdan bu yana (bazılarınıza abartı gibi gelebilir lakin 3 yaşında yaptıklarımı, düşündüklerimi gayet net hatırlıyorum.) kendimi arındırmaya çalıştığım düşüncelerim var. Bu konuda kendimi durmadan zorlamam 29 senedir hiçbir işime yaramadı. Genelde en mutlu anlarımı hedef seçen bu saçma sapan düşünceler günlük hayatta beni canımdan bezdirmekle kalmaz, yoğun bir melankoliye sürükler. Tek bir rüyanın insan hayatını nasıl değiştirdiğine tanıklık eder hayatım.

Yaş 3: Sokağa çıkmayı sevmem. Onun yerine evde olmak güvende olmak demektir. Bana bakan aile büyükleriyle birlikte olmak yeterde artar bile. Onların hemen her şeyi bilmeleri ilgimi çeker. Benim ileride yaşayacağım şeyleri çoktan görmüş, yaşamış olmaları ilginçtir. Nefretin gelip geçtiği, ardında şeker gibi, bal gibi insanlar bıraktığı yaşlı bedenlerinde yaşarlar. Onlarla olmayı hep sevdim. Hayatımdan çıkıp gidişleriyle ömrümce içime yerleşecek korkulardan habersiz yattığım bir öğlen uykusunda; sokağa çıktığımı, eve döndüğümde evde kimsenin olmadığını görüyorum. Korkuyla apartmanın diğer katlarına, oradan bağırarak sokağa çıkıyorum. Hiç kimse yok.. Benden başka hiç kimse yok.. Kan ter içinde uyanıyorum. Ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum…

O gün, o öğle uykusunda içime yerleşen korku sinsice düşüncelerime dağılırken çokta farkında olamıyorum. Bir gün, delice yağan yağmur yolları dereye döndürdüğünde aklımda aynı rüyayla camın önüne gidiyorum. Toprağı önüne katarak çamur yığınına dönüşen suyun hızla akışına bakıp düşünüyorum, düşünüyorum ve birden avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başlıyorum. Tek düşündüğüm anneannem ve dedemin sele kapılıp gittiği ve bir daha dönmeyecekleri. O rüyadan bu düşüncelere nasıl kaydığımı bugün bile çözebilmiş değilim.

İşte o gün kazandığım bu hastalıklı kaybetme korkusu tüm hücrelerime dağılarak çoğaldı. Çocukluğumun geçtiği, beni büyüten, benimle oyunlar oynayan bu güzel insanların ölümüyle sarsıldığımda o korkunç rüyayı tekrar tekrar yaşadım kendi içimde. Korkular sinsice omzumda bekleyen birer düşman oldular, hep bir sonraki mutlu anı tetikte bekleyen birer asker, birer gözcüydüler.

Ne zaman ki mutlu olsam omzumu dürtüp ‘kaybedeceksin’ diyerek kulağıma fısıldadılar. Yalnız anlarımı kollayıp korkuttular. Bazen öyle çok korkuyorum ki her şeyin sonunun bu korkular yüzünden ölmek olduğunu düşünüyorum. Başka da bir şey düşünemiyorum.


1 yorum:

  1. "Tek bir rüyanın insan hayatını nasıl değiştirdiğine tanıklık eder hayatım" be etkileyici bi cumle...

    YanıtlaSil