14 Mart 2013 Perşembe

Küçük bir yol hikayesi..


Yaz…
Gizli saklı, türlü tülü yalanlarla çıkmışız yola. İçimizde büyük bir heyecanla Topçular’dan arabalı vapura biniyoruz. O bana bakıyor, ben ona.. Gecenin bir yarısı, hatta sabaha karşı bunca konuşacak konuyu, gülünecek mevzuyu nereden bulmuşuz bilinmez. Gizliden gizliye henüz tek tarafın itirafıyla şekillenen benimse içime yerleşmekte olan aşk ile yolculuk ediyoruz. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan varıyoruz Yalova’ya. Araçlarına binenler, kemerini takıp aracını çalıştıranlar, motor sesleri ve gözlerinin içi gülen iki insan; o ve ben. Derken güüümmmm diye bir ses..
O hemen fırlıyor arabadan arka çaprazımızdaki kamyonun jantının arabanın lastiğine doğru saplandığını görüyoruz. Benim ki ‘Yaa naaaptın arkadaş’ diye bağırıyor. O sırada gençten kamyon şoförü özür diliyor. Belli ki korkmuş iyi bir araca çarptığı için. Onun gözlerindeki korkuyu fark ettiğim an duruma el koyuyorum.

‘Geçmiş olsun.. Tamam tamam hiçbir şey yok..’
Benim bu tesellim üzerine tutanak tutmak adına araçları iskelenin dışındaki güvenlik noktasına çekiyoruz. Ben yine genç şoförün titreyen ellerine bakıp duruma el koyuyorum. ‘Ver ben yazarım tutanakları sen git fotokopi çektir’ diyorum. Bir yandan da açılan tshirtümü düzelten sevgilime ‘tamam canım yok bir şey sağlık olsun’ demeyi sürdürüyorum.

Koca yerde 1 adet fotokopi makinesi olmadığı için başlıyoruz kamyon önde biz arkada tin tin ilerlemeye.. En sonunda bir benzinlikte duruyoruz ben fırlayıp fotokopi makinesi sorup duruyorum. Olmadığını anlayınca güler yüzlü kamyon şoförümüz koşarak karşıya geçiyor. Ben yine türlü maymunluklar yapıp olayı komik bir hale sokmayı başarıyorum.

Ve kahraman şoför yüzünde fotokopi çektirmiş olmanın gururu, elinde kağıtlarla koşarak bize doğrul geliyor.

El sıkışıp iyi dileklerle ayrılıyoruz…

O bana bakıyor, bense çoktan bakmışım bile.. gülüyoruz ve yola devam ediyoruz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder