27 Ağustos 2014 Çarşamba

Bağırdıkça kazanacaksın sevgilim...

Beşiktaş - Arsenal karşılaşması...
Ağızda kürdan, gözler fal taşı, eller başın arkasında çapraz kavuşturulmuş...

Kalabalığın sesinden çok senin sesini duyuyorum. Rakı kadehi bir kalkıyor bir iniyor. Sanırsın ki babanın oğlu:) kendi yazdığıma kendim gülüyorum. Sen bağırdıkça gol olmuş sanıyorum. Ortada birşey yok. Paso alkış paso tezahürat... Komiğime gidiyor. Aklıma dünya kupasını izlerken ki halin geliyor. Adamlar kendi takımları olduğu halde senin kadar bağırmıyordu. Tabi bu durum seni kesmemişti. Hollanda maçında olduğu gibi hareket istiyordun. Kavga çıksın, ses yükselsin... Komik geliyor izlerken. Oyuncuların parasını mı verdi? Diye düşünmeden edemiyor insan. Yada maç başına para alıyor diye düşünmeden edemiyorum.. Yüzündeki ifadeyi görmeni isterdim. Kıpkırmızı oldun. Ağzındaki kürdanı çevirmekten parçaladın. Şu strese bak.. Gözlerin gözlük camlarından dışarı fırlıyor. Maçın 30. Dakikası daha ne alkış ne bağırmalar duyarım (şimdi çıldırdı adam). Belki de bağırdıkça kazanır takım.. Uzaktan Beşiktaşlı olarak bende sevinirim:)

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Gün sonu notu;

Yerinde olmak istemediğim insanlar var. Onlara o kadar üzülüyorum ki, üzülmeme üzülüp kendi yerimde de olmak istemiyorum.

21 Ağustos 2014 Perşembe

İyi niyetimden öleyim inşallah...


Bi not daha

Sinirimden kuduruyorum. Dilim kopsaydı ne iyi olurdu?  Nefret ediyorum kendimden, sebebine de kocaman bir teşekkür. İyi bok yaptın!

Hatırlatma!

Diye sana bir not yazmıştım sildim. Neden mi? Bir şey 10000 kere söylenmez de ondan!

Ufak bi not

Nefret ediyorum demiş miydim? 
Dedim evet.

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Rüyada hasret gidermek diye birşey varmış...


Tam anımsamıyorum, bir şekilde geliyor ve sarılıyor... Saçları kısacık aynı gitmeden önceki gibi. Yüzüne hasretle ve gülerek bakıyorum. 'Neden öyle bakıyorsun?' diyor.. Özlemişim diyorum..

Özlemek ki ne özlemek? Doyamayacağımı bilsem de bakıyorum...

Fatih var bir de.. Fatih oyun oynuyor, o da ona birşeyler söylüyor. Duymuyorum, duymak istemiyorum, düşünmek istemiyorum..

Sadece bakıyorum.. birden arkasını dönüyor.. tedirgin değilim gidecek diye.. tekrar geliyor tekrar sarılıyor, gülüyorum, gülmediğim tüm anlara inat,

Derken bir ses bölüyor uykumu.. hadi kalk artık...

Yok imkan yok kalkamam, bir kez gördüysem yine görürüm diye yatıyorum. Bu kez odanın kapısını kilitliyorum ki gerçek dünya girmesin araya.

Nereye gittin diye soruyor.. Önemli değil diyorum.. Rüya olduğunu, ben uyanırsam yok olacağını bilsin istemiyorum.. duruyoruz öylece, herşeyin durduğu gibi, bir zamanlar tüm saatlerin durduğu gibi...

Birden çalmaya başlıyor na se kalaaa..



Gülümseyerek gözlerimi kapatıyorum... müziğin sesi artıyor, artıyor... gözlerimi açıyorum, gözleri kapalı gülümsüyor az sonra yok olacağını bilmeden... sessizce gözlerimi açıyorum, bu sefer yok edenin ben olduğumu bilerek, işe gitmek için kalkıyorum.





13 Ağustos 2014 Çarşamba

Sevgilime Not..



Kalbinin benimle olduğun zamanlardaki gibi atması için kilometrelerce koşman gerekir..

Aşkla sevdiğime...



Belgin, dansözdür..
Bir gece dansözlük yaptığı mekana polis baskını olur..
Baskın haberini alan Ali kumar masasından kalkıp, kapının dışına çıktığında, Belgin'i polisler araca götürüyordur...
Yanyana geldiklerinde Belgin düşecek gibi olur, Ali kolundan tutar. Polisler Ali'yi itip, Belgin'i karakola götürürler. Ali durur mu..? Göz göze gelmişlerdir Belgin'le, aşık olmuştur tek bir bakışa. Atlar aracına gider karakola, hatırlı tanıdıkları koyup araya çıkarır Belgin'i karakoldan.. O gece Belgin'in evinde kalır Ali..
Sonrası mı? Belgin'le Ali evlenirler.. Belgin dansözlüğü bırakıp şarkı söylemeye başlamıştır. Bir gece Belgin sahneden inip kulise geçtiğinde, onu bekleyen kadınla dünyası yıkılır. Kadın Ali'yi ondan çaldığını haykırır Belgin'in yüzüne. Belgin inanmaz.. Ali ona söz vermiştir onu hep sevecek, yalan söylemeyecek, koruyup kollayacaktır. Alisi yapmaz böyle şeyler.. kadını dinlemez, 'yalancısın' der. Üzerini değiştirip odaya geldiğinde, kadın çıkmıştır, geride tek bir fotoğraf bırakarak.. Ali'nin çocuğu ve başka bir kadınla ilişkisini öğrenen Belgin koşarak eve gider..
Sabahın ilk ışıklarında bir bidon benzini cama çıkan Ali'nin gözleri önünde arabaya döküp Ali'nin çok sevdiği aracını ateşe verir... Ali hırsından Belgin'i dövüp, çeker gider.
Sabaha karşı Belgin çocuğunu düşürür.. Ali bir hırsla hastaneye gelir, haberi alınca yine gider.. bu gelip gitmeler devam eder.. 
Kavgalar, tehditler, kıskançlıklar... aşk hep galip gelir, ayrılık diye birşey yoktur..
Belgin'in herşeyden habersiz söylediği şarkıda olduğu gibi..



Dermanım sen oldun Ali'm
Ah kader duman etti
Mahvetti gitti Ali'm
Felek senle ters düştü
Ecelim sen oldun Ali'm 



Sonrası mı? Eceli olur Ali Belgin'in.. Belgin'i vurduğu sırada neler düşündü, Belgin'in aklından neler geçti son kez Ali'nin gözlerinin içine baktığında... Hala aşıklar mıydı birbirlerine.. Yıllar sonra hapisten çıktığında Ali, kuşları çok sevdiğini yazmıştı.. Çünkü kuşlar ihanet etmez insanlara demişti... Asıl ihaneti kim etmişti.. Belkide ölüm, aşka en büyük ihanetti.


12 Ağustos 2014 Salı

Aşk ölümden soğuktur....

Bir aşkın ne kadar ileri gidebileceğini görmek için izlenmeli...


Onu görme bunu duyma..

Gözüm var şükür görüyor, bakmadığımı da görüyor üstelik..

Kulaklarımın maşallahı var...Ardahan'dan konuş, İstanbul'dan ne dediğini söyleyeyim..

Kulağıma kapı - duvar işlemez o derece..

Üstelik bunun için özel bir çaba da harcamam. Bir de harcasam ne olacak kim bilir?

Tüm bunlara ilave enteresan da bir durumum var.. Allah'ın nasıl sevgili bir kuluysam (çok şükür ki), haberim olmadan yapılan ne varsa önüme düşer. Bu haber bazen kişinin ta kendisi vasıtasıyla geldiği gibi, çok alakasız kişilerle de bana ulaşır. Yoksa özel bir çabam yoktur. Dedim ya Allah denk getiriyor..

Kafama eser hiç gitmediğim bir yere giderim bir bakarım o da ne... kimleri kimleri görürüm.

Birine bir konuda bir şey soruyorsam cevabı biliyorumdur. Ya görmüşümdür ya duymuşumdur.. soruyorsam doğruyu söyle kurtul.. çünkü ben durduk yere sormam, soruyorsam cevabı bende zaten. Bazen bendekiyle söylenen cevapta tutmuyor. Böyle durumlarda bekliyorum. Çok şükür o sabır var.. bekliyorum zamanını, hiç umulmadık, hiç akla gelmedik o zamanı..

Bazen de iyi oluyor.. aklımı başıma getiriyor..
Yok aklım başıma gelince hemen değişim göstermem ben.
Zaman alır aklıma düşeni fiiliyata geçirmem.. beklerim sabırla..
Ondandır kararı verdim mi geri dönüşümün olmaması..
İçimde ne varsa bir bir öldürmem için gereken şey zamandır..
Her gün görerek, yaşayarak devam ederim normal yaşantıma..
Ondandır aldanış... ondandır karşımdakilerin afallaması..
Çünkü birşey olmamıştır, nedendir bu kestirip atış? Peşinden koştuğum düşer peşime..
Hep alttan almışımdır, hep kolay unutmuşumdur, küskünlük yapmamışımdır, hiç yüz çevirmemişimdir...
Nasıl olsa dayanamaz denen kişi ben olmuşumdur ya ondandır şaşkınlık..

Dedim ya o sabır var bende daha önce yaptım..
Nasıl yapılacağını çok iyi biliyorum..
Sonra mı?
Görmem - duymam işte o zaman..
Gözüm kör kulağım sağır olur,
Bağırsan gelmez sesin, eğilsen önümde görmem basar geçerim!

Arabesk..




Yıllarca müzik zevkimi sorgulayan insanlar bugün birer arabesk düşkünü oldu çıktı.. Ama ben oldum olası sevdim arabeski..

Şimdi bu güzel şarkının eşliğinde yazarken, 'sen benim kanayan yaramsın, kabuk bağlamaz kanarsın' dizelerinin bana kattığı duyguyu bana hangi şarkı verebilir diye sorarım? Şunu kabul etmiyorum, 'ben bu tarz şeyler dinlemiyorum' diyen arkadaşlar.. bu koca bir yalan! Hiç aşık olmadın mı? Hiç acı çekmedin mi? O halde içinde bir yerlerde acı var, acı varsa arabesk var. Hepimizin hayatında tövbe tutmaz, iflah olmaz yaralarımız yok mu? Yara için ille de aşka da gerek yok, pek çok şey açar yarayı. Arabesk diğer sanat dallarında olduğu gibi yarayı geçirmek için çare aramaz, arabesk yarayı deşer, kabuğu tutunduğu deriden ayırıp kanatır, bundandır rahmetli Müslüm Gürses'in konserlerinde kendilerini jiletleyenlerin kendilerinden geçmeleri. Bu konserlere bakıp vahşetten başka birşey görmeyen kişilere (başta anneme) şunu demek istiyorum, asıl vahşeti yarayı açan yapmış zaten, oradaki olay yarayı unutmamak için kanatmak..

Kanın anlamı, arabesk için farklıdır. Kan, hatırlamaktır, unutmamak için gösterilen çabadır, acıdır, acıya sahip çıkmaktır, geçmiştir, geçememiştir, kıyısında durmaktır yaşamın, dalga geçmektir, feleğe takılan çelmedir, isyandır, karşısında durmaktır, o gücü akan kanda bulmaktır. Birazda farklı anlamından bakmak gerekir anlam çıkarmak için. Çoğu insanın hoşuna gitse de, gitmese de arabesk insanın özünde var. Kimi derinlere iter, kimi isyan eder.. İsyanın getirisidir arabesk!

Birşeylere karşıysan, karşısındaysan keyifle dinlersin benim gibi..
Keman ve bağlama ağlarken yüreğin coşar sonrası kaybolmaktır sözlerde..
Tepkinin dili elbet bir yürekte karşılık bulur..

5 Ağustos 2014 Salı

......



Değiştiremeyeceğim gerçekler var,

·         Bir türlü karşılığını alamadığım iyi niyetim,

·         Kaldırdığımı düşünerek hep bana yapılan haksızlıklar,

·         Affetmeyeceğim insanlar,

·         Alınmadığımı, kırılmadığımı, üzülmediğimi düşünerek üzerime gelen ve gelmeye devam eden yakınlarım,


Ve koca bir APTAL, BEN varım!!!!

Özür dilerim.. Unut lütfen!



22 yıllık sır bir çırpıda çıkıverdi ağzımdan..

Düşünmeden anlattım ne varsa, ilk an gerçekten çok rahatladığımı hissettim. Söyleyerek rahatlamıştım... Yağmur yağıyordu, zihnim yıkanıyordu...

O gece ve ertesi gün bir şey düşünmedim. Herşey normaldi ben öyle sanıyordum.

Bugün rahatladığımı düşündüren konuşmam ara ara böldü düşüncelerimi. Kafamdan çıkardıklarım, çıktığını zannettiklerim meşgul etti zihnimi. Yıllarca sakladığım birşeyi söylemem gerekir miydi? Düşüncesizce, aptalca ne varsa anlatmam gerekir miydi? 

Kimsenin kabullenmeyeceği, inanmayacağı, inanmak istemeyeceği birşeyi anlatmam tamamen saçmalıktı, düşüncesizlikti...

Sonsuza dek sussam yeriydi, gereksizdi..

Özür dilerim.. Anlattıklarımı anlatmadım say ve unut lütfen!