18 Eylül 2013 Çarşamba

Ne istediğine dikkat et, gerçek olur!

Her evden çıkmayan insan gibi televizyon izliyordum. Genelde Türk filmleri oluyordu televizyonda. Kadın güzel, erkek yakışıklı.. Sevenler hep ayrı, hep ağlamaklı.. Başlarda çok bir şey anlamadan öylece bakıyorum. Sonraları kendimi kaptırıp asıl kız oluveriyorum. Başrolde ben varım adeta. Kadın gülüyor gülüyorum, kadın ağlıyor bende ağlıyorum. Öyle ki evdekilerin dalga konusuyum. Ben film izlerken oturup beni izliyorlar o da yetmezmiş gibi gülüyorlar, sinir oluyorum. Filmdeki adamların ağzında hep bir sigara, ellerinde içki.. arada kadında yakıp tellendiriyor bir tane. Hiç bizim evdeki gibi bir durum yok. Kavga, dövüş, entrika, kavuşma, çokça ağlama, vurulma, ölme... hep bir hareket hakim ve herkes çok güzel. Çocuk kafamda güzel insanların böyle yaşadığı fikri oluşurken, neden evde sigara içilmediği, annemin babamın birbirlerini seviyorlarsa neden kavga etmedikleri fikri dolaşıp duruyor. Üstelik bütün çocuklar dayak yerken benim el üstünde tutuluyor olmam Serdar Ortaç’ın deyimiyle kafamda deli sorulara sebep oluyor. Hep filmlerdeki gibi bir hayat düşlüyorum. Adam tutup kolundan sürüklerken kadını heyecandan kalbim duracak gibi oluyor. Ne kadar seviyorsa o kadar yakıyor canını gibi bir denklem var filmlerde. Bugün düşündüğümde şimdilerde filmlerin köşesine eklenen +7, +10, Aile v.b. gibi uyarıcı ibarelerin gerçekten önemli olduğunu anlıyorum. Çoğumuzun dalgasını geçtiği etkilenme o yaşlarda bende çokça baş gösteriyor. Hele Bergen’in hayatının anlatıldığı filmi izlediğim günü dün gibi hatırlıyorum. Başrolde Kadir İnanır var. Bakışları ok gibi, ekranı delip geçiyor o derece.. ben ekranın başında eriyorum. Sanki bana bakıyor, bana konuşuyor. Nasıl seviyor Bergen’i deli gibi, Bergen’de güzel hani. Sevilmeyecek gibi değil.. Denklem iyi kurulmuş yine kadın güzel, erkek yakışıklı. Durmadan dayak yiyiyor Bergen, yine de yılmadan kafa tutuyor sevdiğine.. İzlerken anlam veremiyorum Bergen’in davranışlarına. Seviyorsa neden sevdiğinin dediğini yapmıyor diye düşünüp duruyorum. Bergen suçlu, adam haklı oluyor gözümde. Hep bir taraf daha fazla sever ya, ben hep fazla sevenin tarafını tutuyorum. Tek kaşı havada dalgın dalgın içerken sigarasını Kadir İnanır, reklam giriyor araya. Bende dünyaya geri dönüyorum. Annem uzun süre seslenip benden cevap alamamış kızıyor.

‘Yine mi Türk filmi izliyorsun? Bin kere izledin bıkmadın mı?’
 ‘Anne ilk kez izliyorum bu filmi, Bergen’in hayatı.’
‘Senin izleyeceğin film değil o, başka şeyle uğraş’
‘Hiçte bile, çok güzel bir film. Keşke beni de öyle seven biri olsa..ne güzel’
‘.....deli etme beni. Adam kör etmiş kadını, özene özene ona mı özendin? Ne basit şeylerden hoşlanan bir kız oldun sen. Açıp bir tane kitap okumak yok v.s.v.s.’
‘Görürsün beni de öyle seven biri olacak, çok istiyorum olacak.’

Film bitiyor, ben ağlamaktan ölmüşüm. Başlıyorum filmi kafamda döndürmeye, beğendiğim kareler aklımdan geçtikçe bu saçma istek dua olup çıkıyor ağzımdan.
‘Allah’ım ne olur beni de böyle seven biri olsun. Aynı böyle.. lütfen, lütfen, lütfen’..
Derler ya düşüncelerinize dikkat edin kaderiniz olur diye, çok doğru. Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağım için şuan asıl konuyu dağıtmadan devam etmek istiyorum.

Sabahtan akşama kadar izlediğim filmler çığ gibi büyürken, hayallerimde aynı oranda genişliyor. Bir hayal denizinde yaşıyor, olmayanı istiyorum. Olanlar kesmiyor. Mutlu ailem karmaşık hayal dünyamda yer bulmuyor. Başka şeylerden hoşlanıyorum. O kadar farklıyım ki, kimseyle uyuşmuyor düşüncem. Durmadan eleştiri konusu oluyorum. Dinlediğim müzikten izlediğim filme kadar her şey tek tek masaya yatırılıyor. Bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyor, umurumda değil kimin ne düşündüğü. En damar şarkıları açıp, en acıklı filmleri izlemekteyim. İzlerken güçlü olana özentim büyüyor. Çünkü filmlerdeki asıl adam hep güç sahibi, hep mağrur. Girdiği yerlerde çekinilen bu adamın sevdiğinin yanında oldukça nazik ve sevgi dolu oluşu hoşuma gidiyor. Belki de en çok sevdiğine başka bir dünya yaratması hoşuma gidiyor. Onu tüm insanlardan ayrı tutması, koruması, kollaması, akıl almaz biçimde sevmesi, onun yanında bambaşka olması, tüm kimliklerden sıyrılması beni benden alıyor.


Hayallerim düşüncelere, düşüncelerim duaya, duam gerçeğe dönüşürken olacaklardan habersiz filmleri izlemeye devam ediyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder