Karın
altında nefes alınır mı?
Sanki
alınır, alırken burnuna dolup erir taneler sonra karın üzerinde iki delik
belirir nefes alıp veren. Bir kere öyle
yapmıştım. Kar yağarken yatmıştım yere… yüzüme düşmüştü kar tanecikleri
bazıları eriyip gitti, bazıları kapladı üzerimi. Gülümseyerek yattığım yerden
zorla kaldırıldım. Şimdi olsa kalkmazdım.
Bugünüm
yarın olsa yada hep yeni baştan,
Yaşamak ne güzel olur, hiç başlamamışsan.
Geriye ne kalırdı yaşananları atsak,
Seni bir daha yaşamak isterim aslında.
Yaşamak ne güzel olur, hiç başlamamışsan.
Geriye ne kalırdı yaşananları atsak,
Seni bir daha yaşamak isterim aslında.
Beni al kucağına,
elini belime sar.
Beni almadığın an üşürüm sabaha kadar.
Beni al kucağına, elini belime sar.
Beni almadığın an ölürüm beni al.
Beni almadığın an üşürüm sabaha kadar.
Beni al kucağına, elini belime sar.
Beni almadığın an ölürüm beni al.
Biraz
önce uyurken seni koynuma aldım.
Dudağından öperken uykudan uyandım.
Sana böyle uzakken seni bir daha sevdim.
Yanına gelebilsem bir daha dönmezdim.
Dudağından öperken uykudan uyandım.
Sana böyle uzakken seni bir daha sevdim.
Yanına gelebilsem bir daha dönmezdim.
Beni al kucağına, elini belime sar.
Beni almadığın an üşürüm sabaha kadar.
Beni al kucağına, elini belime sar.
Beni almadığın an ölürüm beni al.
Güzel
şarkıdır.. aklıma geldi, içimden söylerken bir de baktım satırlara da dökülmüş.
Gece
kalkıp yazdığım, sabah uyandığımda yırtıp attığım kağıtlar çok fazla. Küçük
küçük kağıtlar biriktirmişim. Unutmayayım diye mi? Unutmam ki ben.. güya
deftere yapıştırma niyetim vardı elimi süremiyorum. Elimle – gözüm paralel
çalışıyor.. el hareket halindeyken göz neden dolar ki?
Sınır
yoksa ki yok neden zorlanıyorum der insan? Ağız alışkanlığı galiba. Yoksa niye
olsun? Çarpmazsan acımaz canın.. çarpmadan acır sanırsın o ayrı..
Arabada
gidiyorsun ibre artık yerinden çıkacak.. sesler uğulduyor kulağında sonra koca bir
sessizlik… yüzüne düşen kar taneleri..
Öyle
olsa ne olur böyle olsa ne olur? Saçma sapan.
Rusya’da
insanı alıp uyutuyorlarmış. Hala tıbbın ilerlemesini hissedemiyorum burada, bu
ülkede, İstanbul’da..
Acaba
İstanbul’da olduğumu bilmesem.. yine de İstanbul-muş gibi hisseder miydim? Adının
bir önemi olmazdı herhalde. Sonuçta hitap etmek istedikten sonra isim bulunur.
Yiyeceklerin
hiçbir tadı yok. Eskisi gibi zevk vermiyor yemek yemek.. öylesine yutulan
lokmalar.
Sadece
uyuyabilme fikriyle hatta hayaliyle gün doldurmak, ne komik diyeceğim ama
gülecek halim yok.
Ne
saçma bir yazı yazdım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder