Daha önce de demiştim sevgilim çok okur. Okumakla kalmaz okuduklarını not alır. Küçük not kağıtlarına İtalik yazısıyla öyle güzel notlar alır ki, o notları okuduktan sonra yapmamak mümkün değildir. Yine aldığı notlara bakarken gördüm Cihangir'deki restoranın adını.. Hemen internetten sitesine girip bakmaya başladım. Saat bir hayli geç olmasına rağmen arayıp Cumartesi akşamı için rezervasyon yaptırdı sevgilim.
Yattık kalktık... Sabah oldu..
Kahvaltı, gazete, film derken akşam üstü yine aynı güzergahı izleyerek Kadıköy, Eminönü, Taksim'e ulaştık. Ama bu sefer gezimiz yürüyerek değil, yiyerek geçti. Eminönü'nde iner inmez mısır satan arabaya sürükledim onu, mısırlarımızı alıp bir köşede yedik. Sonra Beyoğlu'na ayak basar basmaz dondurma istemem üzerine sevgilim dondurma aldı. Tabi dondurmacıya yürüyene kadar birde simit aldı bana. Oradan da çıkıp çiçek pasajına gittik. Fıstık ve bira keyfi yaptık. O kadar yemenin üzerine arka sokaklardan yürüyerek Cihangir'e ulaştık. Rezervasyon yaptırdığımız yere girip, bize ayrılan masayı ve muhteşem manzarayı gördükten sonra yediklerimizi eritmek adına yürüdük. Yürürken başka bir restorantta oturmakta olan Tamer Tıraşoğlu'nu gördük. Yanından geçip sevişgen kedilerin bulunduğu sokakta merdivene oturduk. Bir süre denizi izleyip yeniden restoranın yolunu tuttuk. Bu kez Tamer Tıraşoğlu'yla konuştu sevgilim. Diziden, dizinin neden kaldırıldığından... Gülerek ayrılıp, yemek yiyeceğimiz yere geldik. Masamız tüm manzaraya hakimdi. Benimse keyfim o yanımda olduğu için her zamanki gibi fazlasıyla yerinde.
Başımın çatlayacak kadar ağrıması gecemizi sonlandırsa da, benim için sevgilimin kucağında uykuya dalmak baş ağrısının ödülü gibi oldu...
Rüyamda ne mi gördüm?? Tabiki sevgilimi, dünyada en çok sevdiğimi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder