Dün
kötüydü, ondan önceki günde, ondan öncekilerde..
Bugünde kötü.. Bugünde güne
iyi başlamadık.
Adana’da
yangın haberi..
2016
yılında okulu, yolu, servis aracı olmayan bir ülkede yaşadığımıza mı?
Tüm
olanaksızlığa rağmen çocuklarının okumasını isteyen ailelerinin çocuklarının
çıkan yangında ölmesine mi?
‘Yangın
merdiveni kapalıymış’ diye açıklama yapıp, bir de ‘anahtarı hayatını kaybeden
eğitmendeydi’ diyip, ölenle beraber olayın üstünü örtmeye çalışan yetkiliye
mi?? Neye kızalım? Neye üzülelim?
Hadi
hepsini unutup evden çıkalım. Tahammül edilebilir bir şeyler bulmak adına,
yaşamın devam ettiğini düşünerek yola koyulalım. Hadi kadrajı kendime çevirip
size devamını anlatayım..
Evden
çıkmışım hava zifiri karanlık..
Neden??
Efendim
bundan sonra böyle, gün ışığından faydalanacağız. Biri istiyor ve hoooop
saatler geri alınmıyor.
Neden??
Çünkü
biz saatleri değil, medeniyeti geri sarıp ilkelliğe dönme çabasındayız. Tabi bu
hiçbir alt yapı olmadan yapılıyor. Oysaki dijital ortam otomatik saatleri geri
almış durumda, milletin toplantısı, maili, banka ödemesi her halt şaşıyor.. Ama
olsun..
Hem
mecazi anlamda, hem de gerçekten karanlık olarak güne ilk adımı atıyorum.
Haydaaa atamıyorum.
Neden???
Çünkü
ülke yeniden inşa ediliyor. Yollarda hep bir çalışma.. Sanki topraktan aldıkta,
bugün üzerine inşaata girişmişiz. Dün gittiğim yol bugün kapalı, dün köprü
vardı bugün yok, dün otobüs durağı vardı bugün güzergah değişmiş otobüs başka
yerden gidecek..
Vatandaşa
haber vermek ne demek?? Sen kim köpeksin ki devlet sana haber verecek?? Sabah
çıktığında görürsün değil mi??
Eee
yol yok ne yapıcaz?? Mezarlığı kullanıcaz elbette. Karacaahmet’in içi
bildiğiniz E5. Mezarlık yolu dar olduğu için ve yapılırken haliyle trafiğin
buradan işleyeceği düşünülmediğinden yol bir hayli dar. Bir araba mutlaka
mezarların bulunduğu bölüme çıkmak durumunda.. Öyle böyle ulaşacağız
gideceğimiz yere, inatçı milletiz ya biz. Ölüye falan da rahat vermeyişimiz
bundan.
Neyse
varıyorum iş yerine. Her zamanki gibi yer yok. Çünkü herkes Külhan beyi. Dubayı
alan Allah’ın sokağını işgal etmiş. Dön dolaş yer bulup yürüyorum. Hadi diyorum
yağmur yağıyor, havanın serinliği yüzüme vuruyor.. Hadi boşver, boşver de iyi
başla güne..
Tam
ofisin önüne geliyorum. Deli gibi yağan yağmurun altında elinde hortum bahçeyi
suluyor şirketin akıllısı..
Hey
güzel Allah’ım sen sabır ver diyip, ‘Allah’tan kork bu yağmurda suyu boşa
akıtıyorsun’ diyorum. Cevap gecikmiyor. ‘Yerdeki yaprağı su yardımıyla
kanalizasyona isabet ettirmeye çalışıyorum’ diyor. ‘Kapat çabuk o suyu, boşa
akıtmayın’ diye söylene söylene içeriye giriyorum. Derin bir nefes alıp, hangi
akla hizmetse internetten gazeteye bakayım diyorum.
Erdal
Tosun vefat etmiş.
Neden?
Trafik kazası..
Saatleri
geri almadığımız için zifiri karanlıkta uykusunu açamadan direksiyon başına
geçen sürücü mü kabahatli, yollarımız yol değil ondan mı oldu, efendim karşı
tarafın sürücüsü Beşiktaş Belediyesi Planlama Müdürüne ait aracın şoförüymüş
ona mı kızalım, yoksa planlama müdürüne bile özel araç ve makam şoförü tahsis
edecek kadar israfa girmişiz ona mı söylenelim? Can gitmiş biz işi gücü bırakıp
suçu kime atsak diye düşünüyoruz, insanlığımızı mı sorgulayalım??
Ölüme
üzülecek vaktimiz kalmadı. Dün Dilara için üzülürken, üstüne yangın haberi,
haberi atlatmadan trafik kazası, kim bilir bu satırları yazarken kimler
ölüyor??
Korkarım
bu sorulardan daha korkunç bir cevap içimde yükseliyor..
‘Deccalın
hüküm sürdüğü bir ülke elbet cehennem olacaktır.’ diye..
Son olarak;
Ölenler kendini kurtaranlardır çünkü buradan gayrı her yer onlara cennet
olacaktır…Umarım yattığınız yerde huzur bulursunuz demek istiyorum ama orayı da yol geçen hanına çevirdik, orada da huzur bırakmadık diye lafımı geri alıyorum. Başımız sağ olsun da demeyeceğim zira bizim başımız falan sağ olmasın mümkünse!!!
alis ya tecavüze uğrayacaktı yada yanacaktı... yanmayı seçti ... bir kadın olarak doğmakla zaten yanmıştı bu harikalar ülkesinde ...
YanıtlaSilBu harikalar ülkesinde birde iksir olaydı. Olsaydı da içip insanlığımız ölçüsünde küçülüp yok olabilseydik keşke..
Silbir zamanlar kaldığım yurtta da kapılar kitlenirdi akşamları. hep çıkacak ufak bir yangını düşünür, düşünmekten uyuyamazdım ilk zamanlar. sanırım bütün ahmak beyinliler yurt sahipleri. yok efendim kaçarmışız. yok efendim, birileri gelirmiş. allem ettik kallem ettik açtırdık kilitleri, yangın merdivenlerini.. sonra ne mi oldu? o akşam 15 kişi kaçtı yurttan..
YanıtlaSilbu nasıl bir zihniyet, neresinden tutarsak neresinden elimizde kalır diye düşünmeden edemiyor insan. ne tarafa baksan değnek hesabı.. çoğunlukla ölünce kurtulacağımı düşünürken, beterin beteri de var deyip kendimi iyi etmeye çalışıyorum.
en son ne mi buldum? ben iyi olacağım. olabildiğince iyi olmaya çalışacağım. en azından iyi olarak öleceğim. olanlara kalpten buğz etmek diye bi durum var, hiç olmazsa orada kendimi mutlu edeceğim. adalet e güveneceğim. Allah ın adaletine, insanın değil.
sonuç olarak, her zaman her yerde kötü şeyler olmakta. başka ülkelerde de.. hadi mars a gidelim diyeceğim, orada da insanlarla olduğumuz sürece hep bir sorun. insanlık tamamen sorun teşkil ediyor. terbiye olmuyor bi türlü.
Allah ölenlere rahmet, kalanlara sabır versin demekten başka bir şey gelmiyor insanın aklına. umarım her bir şeyin harika olduğu zamanları ölmeden önce de görürüz. sanırım umut güzel bi şey :/
Bizim yetiştiriliş ve yaşayış şeklimizde sorun var. Baksana kapıların açık olması kadar mantıklı bir fikri savunup sonrasında ahmakları haklı çıkararak kaçacak kafaya sahibiz..Neden? Çünkü yasaklar delinmek içindir.
SilBeterin beteri var düşüncesi hepimizde var. Zaten bizi ayakta tutabilen tek şey bu herhalde. Ancak daha kötüsüne bakınca katlanabiliyoruz kendi durumumuza.
Dünyanın her yerinde daha doğrusu insanın olduğu her yerde kötü şeyler oluyor. Ama bu kadar mı kötü?? Mesela geçen gün haberleri izliyorum. Haberler şöyle …. Şehit var, trafik kazası, kavga çıktı … kişi öldü, eve giren hırsız ev sahibini öldürdü, eğlence kana bulandı.. Aynen bu sıralamayla verildi haber. Sonra Fatih Portakal dedi ki.. ‘Dünyada neler oluyor bir de onların manşetine bakalım’ Danimarka’nın en büyük gazetesinde manşetler şöyle ‘Kış lastiklerinizi takın, kış çorbası yapımı, dudakların çatlamasını önlemek için neler yapabilirsiniz?’ Aramızdaki farka bakar mısın? Biz artık freni patlak araba gibiyiz durmamız mümkün değil.
Sonuç olarak Allah’ın adaleti şüphesiz. Sığınacak, inanacak, güvenecek hiçbir şeyimiz yok. Allah kötülük yapmamıza fırsat vermesin diyeyim, ne diyeyim ki..
Ve Çeşme'nin o canım doğal zenginlikleri önce birinci derece sit alanı olmaktan ikinci dereye indirilmişti on yıl oluyor. Sonra üçüncü dereceye indirdiler. Şimdi de sit alanı olmaktan çıkmış dün. Dün zaten......
YanıtlaSilHah tam olmuş. Tüy dikmek diye buna denir. Bravo valla, neyi yok ettiğimizin farkında olamayacak kadar bilincimizi kaybettik. Her şey müstahak..
Sil'Nereye el atsan elinde kalıyor’ durumundayız maalesef...
YanıtlaSilAynen öyle..
SilHepsi çok acı gerçekten. Büyük ülkeler Mars'a koloni kuruyorlarmış. Bir daha dönmemek üzere Mars'a yolcu arıyorlar. Adamlar ora da yeni bir dünya inşa etmeye çalışırlarken biz burada bir ülke nasıl yok edilir onun kitabını yazmaya çalışıyoruz. İnşa edemedikleri yeni Türkiye'yi olmadı yıkalım bari diyoruz. Sanırım bütün dünyayı marsa taşıdıklarında bir tek bizi bırakacaklar burada orayı da yıkmayalım diye. Oysa ki tarihin de yokluktan var edilmeye çalışılmış, çoluk çocuk, kadın erkek demeden savaşmış bir ahvalin torunlarıyız biz. Ne doğru demiş soslu badem Alis ya tecavüze uğrayacaktı ya da yanacaktı. Ne yaparsın istisnai bir durumun fıtratı bu pişkinliği. Son noktayı koyduğun o son sözün var ya Yağmur işte o sözünün önün de şapka çıkarıyorum ve kocaman bir Aminnn diyorum. Sağ olmasın bizim başımız falan. Yoksa bu gidişle daha çok baş yiyeceğiz...
YanıtlaSilZehram bir daha dönmemek üzere aslında bizi gönderseler yeridir. Uzayın o kör, karanlık boşluğu bize daha uygun sanki. Tabi senin dediğin de ayrı bir alternatif, herkes gidip bizi bırakmaları da olası.
SilBak dün televizyonda şöyle bir şeye denk geldim. Samsun’da gece kulübünde olay çıkıyor. Herkes birbirine girmiş, bunu da sunan kişi eleştiriyor ve arada gelen mailleri okuyor. Derken gelen bir mail şöyle ‘Senin Samsun’la derdin ne kardeşim?, Samsun’u bitirmek niyetinde misin? Yedirmeyiz Samsun’u’.. Muhabbete bakar mısın?? Tabi şaşırıyor muyuz? Hayır. Neden? Çünkü bu ülkenin başbakanı çıkıp ‘Avrupa bize madik attı.’ Diyecek bir üsluba sahip. Herkes ama istisnasız herkes saçmaladı iyice. Yokluktan var edilmiş bir ülkenin vatandaşları değil de, zengin babasının mirasını çarçur eden şımarık, asalak, vurdum duymaz, dediğim dedik çocuğu gibiyiz. O çocukların sonu nasılsa, bizim sonumuz da o olacak. Başka yol yok.
Buarada o Samsun olayını anlatmamın sebebi de şuydu, böyle yazılar yayınlayınca yada yorum yapınca 'kardeşim ya sev ya terk et' diyenler oluyor. Yada 'sen kim oluyorsun da ülkemizi yeriyorsun? Dünyanın her yerinde böyle şeyler var sırf biz de mi?, yedirmeyizzzz' nidaları yükseliyor. Zaten kötü not alınca 'ama tüm sınıf kötüydü' diyen çocuklar değil miydik?? Hiç kendimiz doğru olalım diye düşünmedik, hep başkalarının da kötü olmasını kendimize siper ettik, ediyoruz, edeceğiz çünkü bildiğimiz başka bir şey yok..
SilDerlerse desinler yağmurcumm ram bir mirasyedi gibi davrananlar bu memleket tükendiğinde ne yapacaklar gerçekten çok merak ediyorum. Samsun örneğide çok iyi olmuş bu arada :(
SilÇok acı var çok..Çok.
YanıtlaSilEvet var, hepte var olacak..
SilZor günlerden geçiyoruz, efendim, çok zor. Ve siz bu durumu tek kelimeyle harika anlatmışsınız. Kaleminize sağlık!..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu kadar öfkeye rağmen kontrollü bir yazı olmasına özen gösterince ancak bu kadar oldu.
SilSosyal devlet sorumluluğunu yerine getirmez, eğitimi tamamen cemaatlere bırakırsa olacağı budur. Duble yollar yapmaya para var, yurda para yok. Hadi oradan dünyanın parasını verip müftülük açmayı biliyorsunuz. Vicdanları da örselenmiyor.
YanıtlaSilO duble yollarda ayrıca şahane. Millet ülkenin jeopolitik konumuna göre yaşam alanını şekillendiriyor, bizde de önce siteler dikiliyor sonra o sitelere göre duble yol açılmaya çalışılıyor. Bknz. Akasya... müftülük önemli mesele bizim aklımız ermez. Misal Beyoğlu Belediye Başkanının müstesna müftü babası... sapkınlığın timsali bu müftüler, imamlar, hatipler asıl onlar cayır cayır yanacak. O gün elbet gelecek.
SilOrtaya çıkmış tablo ne kadar ürkütücü değil mi? Bunca felaketi sıralamana rağmen daha daha neler var. Korkunç bir ülke olduk, net!
YanıtlaSilMüthiş bir yazı çıkmış elinden. ''Deccalin hüküm sürdüğü ülke...'' cümlen inanılmaz! Ellerine sağlık...
Tabi canım bunlar bildiklerimiz, gördüklerimiz.. Birde hiç bilmediğimiz neler var neler.. Ellerim de anca yazmaya yarıyor başka bişey gelmiyor ya o da ayrı konu.
Sil