Malumunuz uzun süredir iş yoğunluğumdan
ötürü yazılarımı bir düzen dahilinde yayınlayamıyorum. Vakit kısıtlı, işler
yoğun, yazı da beklemeyeceğine göre, özellikle iş yaşamında her an karşımıza
çıkan gözlemlerimi sizlerle paylaşmanın tam zamanı. Eminim pek çoğunuz okurken
‘aynen, benimde başıma geldi’ diyebileceğiniz şeyler bulacak, sanki sizi
anlatmışım gibi düşüneceksiniz. O halde hadi bakalım, başlıyorum.
İşi bilicen, işe
gitmeyecen..
Tembel insan her yüzyılda, hemen her zaman
diliminde elbet vardı, bu yeni bir olgu değil. Fakat zaman içerisinde bu durum
da evrim geçirdi. Eskiden bilgisiz ve cahil kesimin ağzına sakız olan bu söz
dizimi, günümüzde şişirilmiş egoların, mevki sahibi insanların, kolay elde
edilmiş varlık sahiplerinin de hayatına dahil oldu. Keşke sözün tam da
karşılığını hayata geçirseler, işe gitmeseler, çalışan kesimin gözünün önünde
olup, ahkam kesip deli etmeseler diye düşünür olduk.
Siz çalışırken başınızda bekleyen,
çalışmadığı halde çalışmanızı beğenmeyen, eksik bulan ama o eksiğin giderilmesi
adına çözümü olmayan, çok konuşan hiç iş yapmayan insancıkların arasında
kaldık. Eskiden tolere edebildiğimiz bu davranış biçimi yaşam koşullarının
değişmesi, zalimin güçlenmesi, ezilenin ezilecek yerinin kalmaması nedeniyle
içsel bir isyana dönüştü. Bastırılmış her duygu, her davranış gibi bir yerden
patlak verir oldu. Hiç olmadı bizleri sonucu ölüm, nedeniyse strese bağlı
hastalık sahibi yaptı.
Sizi köşeye
sıkıştırmaya çalışan aklıevvel kesim..
Evet bir de böyle tiplerimiz var iş
yaşamında. Bunlarda yukarıda saydıklarımın yaptığını yapar çalışmazlar ama bir
farkla, bunlar kendince can alıcı sözler söyleyerek ‘hadi bakalım buna ne cevap
vereceksin?’ diye sizi zorlarlar. Çalışmadıkları için vakitleri boldur. Bu
vakitleri de kıytırık fikirleriyle ilk fırsatı kollayarak geçirirler. Siniriniz
sağlamsa bu kişilere ağzının payını vermek bir süre sonra eğlenceye bile
dönüşebilir. O size saldırır, siz onu paket edip geldiği noktaya geri
yollarsınız.
Sorumluk alamayanlar
/ Dönekler..
İnsanı gün içerisinde çileden çıkaran bir
diğer konudur sorumluluk sahibi olmayan/olamayan ve lafının arkasında durmayan
kesim.. İş verirsiniz yapmaz, yapar yaptığının bilgisini vermez, üzerine
alınmaz, bolca ‘ben demedim, bana söylenmedi, haberim yok’ gibi cümleler
kurarlar. Kendi hatalarını başkalarına yüklemek gibi misyonları vardır. Azıcık
iyi niyetli ve safsanız adam tüm günahını üzerinize yüklemekle kalmaz kendinizi
suçlu hissetmenizi bile sağlayabilir.
Bananeciler / Salla
başını al maaşını takımı..
Kurdukları
cümleler kalıplaşmıştır. 100 metreden kolaylıkla açığa çıkarlar. Ne mi derler?
Valla
ben mail attım.
Ben
mail attım bir de takibini mi yapacağım?
Eğer
ona mail atıldıysa bu kez durum değişir, ‘görmedim, duymadım’ deyiverir.
Ben
aradım açmadı, banane..
He
der geçerim neticede babamın malı mı?
Arkadaş
bana bahsetmedi. Bilseydim hemen gönderirdim şimdi iletiyorum... (müşteri
arıyorsa mutlaka bu cümleyi kurarlar.)
Ben
gönderdim bilemem gerisini..
Ben
mi yapıcam? Ben mi söyleyeceğim? Benim işim mi? v.b. söylemleri vardır.
İtekleyerek,
her şeyi tek tek söylemeniz gereken kişilerdir. ‘Anlamadım’ diyerek işin
başkasına yaptırılmasını çok güzel sağlarlar. O kadar çok söylenirler ki
onların işini yapar duruma gelmeniz kaçınılmazdır.
Tek çözümü
çözümsüzlük olanlar..
Genelde yönetici kesiminde bulunurlar.
Sıkıntılarınızı aktardığınızda ‘ama sende …. yapıyorsun’ diyerek, size bok atıp
işi içinden çıkılmaz bir hale sokarlar. ‘Yapacak bir şey yok’ cümlesi kalıp
halini almıştır. Az biraz tahammüllü olduğunuzu sezdiyse tüm özveriyi sizden
bekler, zira şikayetinize bulacak tek çözümü sizin sıkıntınıza tahammül etmeniz
gerektiğini dikte ederek sağlamasıdır. Bir süre sonra tek çözümün çözümsüzlük
olduğunu anlar ve içinize kapanırsınız. O da ‘bana gelmediğine göre yine işi
hallettim’ diye düşünüp, egosunu okşar.
Eee
saydıklarım gibiler çoğalınca haliyle çalışmak, yine çalışana düşüyor. O halde
şimdilik ben işimin başına.. Bu yazıyı çok sevdiğim bir sözle bitirmek
istiyorum.
Hepinize
HAYIRLI işler dilerim.