23 Haziran 2014 Pazartesi

Kokular...

Eve girerken aldığım koku...
Bundan 1 sene evvele götürdü...
Hemen odaya gelip başladım yazmaya. Yıkanmış çamaşır kokusu, elbet 1 yıldır ilk kez çamaşır yıkanmıyor evde. Lakin bu seferkinin kokusu aynı o günkü gibi. Annem yumuşatıcıyı değiştirmiş olmalı. 1 hafta aradan sonra işten eve geldiğimde bu koku vardı. Annem ne var ne yok yıkamıştı. Günlerce çıkmadığım odayı havalandırmış, belki yıkadıkça rahatlamıştı. Ağlamaya başlamıştım odaya girdiğimde. Herşey yıkansada hiçbirşey değişmediği için mi bilmiyorum. Aynı hissiyat aynı kokuyla karşılayınca kapıda korktum. Her korkuda olduğu gibi en iyi sığınağıma, yazıya koştum. Çağrışımlar korkutur beni, hep korkuttu.  Bugün bir arkadaşım amma korkusuzsun dedi, güldüm. Tanımıyor beni, ne denli ödlek ne denli korku sahibi olduğumu bilmiyor. Bir bakıma da hoşuma gitti. En azından birileri bu şekilde düşünüp bu zayıflığımdan faydalanamaz diye düşündüm. Neyse biraz konuyu biraz da kafamı dağıtayım. Öyle yorgunum ki.... Gözümü kapatsam uyurum o derece. Kafa yorgunluğuma bedensel de bir yorgunluk eklendi... ayaklarım öyle acıyor ki...fiziksel acılar... Fiziksel her acı, ruhsal sıkıntıya iyi gelir. Kötü olan ne varsa alır götürür zihinden, bir anda kendine getirir. Mesela bir tokat. Sanki kafanın içinde dağınık duran ne varsa yerli yerine koyar. Üstelik fiziksel her acı geçer, en güzel yanıda budur. Elini kesersin geçer, bacağın kırılır geçer... Ağrır ağrır geçer gider. Bunları yazarken aklıma yıllar evvel olmuş birkaç olay geldi. Sofradaydık, yemek yiyiyorduk. Tutturdum İzmir'e gideceğim diye. Normalde babam karışmaz arkadaşlarıma, o mevzulara annem bakar bizim evde. Neyse o gün farklı birşey oldu. Babam gidemezsin dedi. Giderim, gidemezsin derken elimdeki bardağı nasıl sıkmışsam avucumda paramparça oldu. Koca bir sessizliğin ardından kendime gelmiştim. İzmir'e gitmedim. İyi ki de gitmemişim. O gün çok mühim olan bu olay şimdi düşününce ne kadar da saçma. Hep böyle şeyler düşünerek rahatlatmaya çalışırım kendimi. Sıkıldığımda, üzüldüğümde geçmişte çok üzüldüğüm, çok sinirlendiğim anları düşünürüm bazen geçer sıkıntım bazen de başarılı olamam kendimi kurtarmada. Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Hani ben kendi kendime konuşuyorum ya.. İyi ki varım diyorum, iyi ki durmadan konuşan ve beni bırakmayan bir iç sesim var. Ya o da olmasa? Yok yok bunu düşünmek istemiyorum. Fazlasıyla tek başımayım bir de konuşmasam.. Neyse yoruldum. Yazarken aklıma gelenler 2 satır yer tutsada düşünmek yoruyor..
Şimdilik bu kadar... Yarın mutlu bir gün olsun.. Olur mu ne dersin Sebastian?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder