İnsanlar vardır;
Gelip geçerler hayatlarımızdan..
Kimi hiçbir iz bırakmaz ardından,
Kimi hafifçe okşar ruhumuzu,
Kimi de hüzün bırakır ardından..
İnsanlar vardır;
Usulca sokulurlar içimize,
Sonsuzcasına orada kalsın isteriz..
Bazıları serap gibidir,
Yokluğunda hayalleridir gerçeğimiz...
İnsanlar vardır;
Su gibi aziz, su gibi duru..
Konuştukça su olur akarlar kalbimize,
Kan gibi, Can gibi, Canan gibi...
İnsanlar vardır;
Işığı sönmüş yıldızlar gibi çaresizdirler.
Açtın mı kollarını,
Kalbine doldururlar ışığı..
İnsanlar vardır,
Soğuk duvarlar misali
Gülümsemenin sıcaklığını bilmezler,
Bilseler de sevmezler...
İnsanlar vardır,
Gelip geçerler hayatlarımızdan
Kimi depremlerle gider,
Kimi fırtınalarla…
Ben kalanlardan yanayım.
Gitmeyenlerin sadakatini ve sabrını severim,
Sarılıp bırakmayanların sıcaklığını...
23 Mayıs 2014 Cuma
13 Mayıs 2014 Salı
İnsan günlerce hiç tanımadığı birini düşünür mü?
Düşünür evet. 4 Gün evvel tesadüfen izlediğim bir programdan
sonra başka şey düşünmez oldum. Düşünmemin sebebi gencecik bir kızda gördüğüm
cesaret. İnsanlar ne derse desin. İster cahil cesareti, ister gençliğin verdiği
ağzına geleni söyleme hali.. O kadar basit bir şey değildi benim gördüğüm.
Kendimden bir şeyler de bulmuş olabilirim. İnsan kendine benzer bulduğunu
sever, düşünür ya o hesap. Benzer dediğime bakmayın o cesaret maalesef bende
yok. Zaman zaman gelip geçen bir şey bende cesaret.. Cesaret bildiklerimi
bilmedikleri yada bilmeyeceklerini düşündüğümde yerli yerinde.. Cesaret,
özellikle canımın yandığı anlarda bir silkinme, bir vursalar da ölmem hali…
O programı izlemekle yetinmedim. İnternette çıkan haberlere
baktım. Twitter’a, Instagram’a…
Bir gün önce eklenen resimler, gülen suratlar,dağılan
kafalar, kocaman bulutlar varken, ertesi gün hacklenen hesapla kararan yada tam
tersi aydınlanan bir hayat… işin kötüsü aynı karelerde yer alınan insanların
aynı şekilde eğlencelerine devam edebilmesi. Bu mudur diyor insan okurken??
Amaaan deyipte yatıp uyuyamadım. Okudum.. ona neler yazmışlar o ne yazmış hemen
hepsine baktım. Programı izlerken aklıma mıh gibi kazınan şeyler oldu.
‘Kimse neden böylesin? Neyin var demedi’ dedi..
Bence de asıl soru bu olmalıydı. Kimse durduk yere bu hale
gelmez, farklı arayışlara kapılmaz, sürekli kaçmak, sürekli uzak kalmak
istemez. Konu durup durup küçüklüğüne geldiğinde derin iç çekmelerine, susup
kalmalarına takıldım. Bir sonraki gün aynı programa katılan psikiyatrın tespitlerini
ben o gün yapmıştım.
Ensest..
Ensest..
Bir kaç gün ara verdiğim yazıma kaldığım yerden devam edip, etmeme konusunda kararsızım. Zira iç açıcı bir konu değil. Neyse şimdi bu yazının yarım kaldığı süre zarfında elde ettiğim verilerden çıkardığım sonuçlarla devam edeyim.
İnsan koşarak kendinden uzaklaşamıyor. Bu tespiti kendim için yapalı 10 yıl falan oldu. Bu güzel insan içinde aynı şeyi düşündüm. O da uzaklaşmaya çalışmış herşeyden, herkesten ve en çokta kendinden.. İnsan kendinden uzaklaşamadığı için de ne şehir nede ülke değiştirmesi işe yaramamış.. Unutmak için farklı yöntemler bulmaya çalışmış. Hiçbir kimyasal uzun süreli mutluluk getirmez oysaki.. Tüm bu olanların mutlu olmayı istemekle alası yok.. tüm çaba mutsuz olmamak için .. Yeni insanlar, farklı ülkeler, yüzeysel ilişkiler..
Ve mutlaka yanlış kişiler...
Hayatımıza giren yanlış kişiler tetikte beklerler..
Acılı anlarınızı kollar,
Düşmenizi bekler,
Derken uzatırlar o lanet olası ellerini..
Çaresizlikten uzattığınız o eli gün gelipte 'elim kırılsaydı' diye anacağınız aklınızın ucundan bile geçmez..
Yıllarca beslenirler bu halinizden ta ki ..
Bir faydanızın olmayacağını anladıklarında yada yaptıklarına çanak tutmadığınızda sıyrılırlar büründükleri posttan. Aranızdaki bağı tamamen koparmak istemediklerinden bir kaç olta atarlar nabzınızı ölçmek adına, küçük tehditlerle başlayan kendilerini gösterme hali bir süre sonra bak sana neler edeceğime dönüştüğünde artık o dönülmez yola girmişsinizdir.
Hepimizin yaşadığı yada yaşama ihtimalinin yüksek olduğu bu lanet olay örgüsü o güzel insanın da başına gelmiş.. Kaçan, kaçarken düşen her insanın başına geldiği gibi. O kendine uzanan elin gün gelipte kendini uçurumdan iteceğini bilseydi eminim uzatmazdı. Ama oldu bir kere. Düşerken tutundu bir hırsla, çıktı kayalıklardan düzlüğe, dikildi karşısına ve başladı hesap sormaya. Neden beni ittin? sorusunu kaldıramayınca çirkefliğe sardı katili..
Böyle olaylardan kendime dersler çıkarmaya çalışırım daima. Üzerine gittiğinde dayanamaz kimse.. kaçma ve üzerine git derim kendi kendime. İyiyken telaffuzu kolaydır bu efelenmelerin. İş bunu o durumda becermektir.
O cesareti hep yüreğimde hissedebilmek dileğiyle..
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Agora Meyhanesi..
Burası Agora Meyhanesi
Burada yaşar aşkların en divanesi, en şahanesi.. diye başlar
şarkı..
Şarkıya ilham kaynağı olduğu kadar var hani. Taş duvarları,
çini zeminiyle karşılayan büyülü bir mekan.
Aşık değilsen olursun, aşıksan bir daha aşık olursun
sevdiğine o derece.
Mekanın bahçe kısmında oturduk sevdiğimle.. Bahçe kısmı
dediğime bakmayın iki girişi (2 kapısı var biri sahilde diğeri Çıfıt çarşının
orada..) birbirine bağlayan koridor niteliğinde. Lakin basit bir koridor değil
sağınızda ve solunuzda uzanan duvarlar sur. Sur içi denebilecek bu bahçenin
üzerini camla kapatmışlar. Kapatırken dokuyu bozmamış aradaki boşluklara
dokunmamışlar. Böylelikle açıkta kalan yerlerden Haliç’ten gelen esintiyi alabiliyorsunuz.
Hava kararınca minik gaz lambalarını yakıyorlar. Yüzü daha bir aydınlanıyor
sevdiğinin.. Gözlerine bakınca küçük fitiller görüyorsun.. Büyük bir yangın mı
başlıyor hissiyatıyla bakıyorsun yüzüne, sonra ellerine.. Kadehleri
tokuştururken fark ediyorum yangın bende, benim yüreğimde..
Aslına bakılırsa mekan pekte önemli değil benim için..
Sevdiğimin yanımda olduğu her mekan cennet, her mekan büyülü bir masalın
parçası adeta. Hani böyle fantastik filmlerde aşıklar bir araya geldiğinde
rengarenk ışıklar oluşur çevrelerinde her şey dönmeye başlar, görüntüler
birbirinin içine geçer..zaman durur yada deli gibi akar ama onlar birbirine
bakar. İşte tamda böyle bir şey oluyor o yanımdayken.. O ile başlayan
cümlelerim bile değişime uğrar.. size yazmaktan çıkarım bu satırlardan sonra,
sevgilime seslenmek isterim.
Sevgilim,
Sen yanımda olduğunda senden başka bir şey görünmez gözüme..
Attığımız adımlarla yeşeren yollar, açan çiçekler görürüm.. gökyüzü mavi olur,
yer yeşil.. adım attıkça değişir mekanlar.
Ben sana bakarım, binlerce renk görürüm.
Başım döner, belli etmem..
Bir salıncakta gibi sallanır yüreğim.
Ben sana bakarım ya…
Zaman durur, dünya durur..
Duran her şeye inat atar kalbim,
Bir sana atar, senden gayrı durur kalbim..
Gözlerim binlerce sen görür,
İçmeden sarhoş olurum..
Yer çekiminin hükmü kalmaz..
Korkularım kuş olur uçar,
Bir sen kalırsın geriye bir de ben..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)