Bu bayram Antalya – Çıralı’daydık. Gidişimiz planlı olmadı.
Son dakika da internetten girip kalacağımız yeri, uçak biletini, kiralık aracı
ayarlamak tamamen şans eseri oldu. Hani üzerinde düşünsen planlar yapsan bu
kadar olmazdı. Hava alanına geldiğimizde de hoş bir sürpriz karşıladı. Ford
beklediğimiz araç Volvo çıkınca -ki pek severim Volvo’yu- şaşkınlık ve sevinç
içerisinde Nar ve portakal ağaçlarıyla kaplı yollardan geçerek yaklaşık 1 – 1,5
saatlik araba yolculuğuyla otelimize vardık. Otelimiz çok şirin ufacık evlerden
(bungalow değil) oluşan adeta şirinlerdeki mantar evler gibi şirin bir yer
çıktı. Etrafı dağlarla çevrili odamızın balkonuna çıkıp bol oksijeni
ciğerlerime doldurduğumda içimdeki huzur yüzümde kocaman bir gülümseme oldu. O
gün gezmek yerine dinlenmeyi tercih ettik. Sahile gidip Ekim ayının son
günlerinde yazdan kalma enteresan bir gün geçirdik… Deniz, güneş, kum tam
anlamıyla harikaydı. Deniz sıcaklığı öylesine güzeldi ki sanıyorum 28 derece
vardı. Tam bir şerbet, içinden çıkmak istemedim o derece..
Ertesi gün Olimpos’a gitmeye karar verdik. Sevgilimin
dediğine göre (ki adam tam bir ölçüm cihazı, ne dese doğru çıkıyor.) 10 Km’lik
bir yürüyüş yaptık.. Sahilden tarihi kalıntılara, Kadir’in bungalow evlerine
kadar gezdik gördük. Dönüşte nar suyu içip midemiz bulansa da keyfimizden
hiçbirşey kaybetmedik. Diğer günlerde hareketli geçti. Yanartaş’a çıktık. Gerçi
benim ki pek çıkmak sayılmaz, ben süründüm çıkana kadar. Aslında 1 km olduğu
söylenen bu yol, iri taşlar ve dik yokuşuyla gerçek anlamda nefesimi kesti. Hiç
sönmeden yanan taşları gördük. Benim nefesim kesildiğinden tam tepeye çıkamadım
ama sevgilimin çıkışını çok güzel izledim olduğum yerden J Sonraaa Tahtalı Dağı’na
çıktık.. teleferikle 10 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaştığımız 2365
metrelik bu dağda gördüğüm manzara olağanüstüydü. Paraşütle atlayan akıl almaz
insanlar gördüm, içimden kendimi o boşluğa bırakma hissini yaşamak geçtiyse de
yapamadım. Bisiklete binmeyi bilmeyen ben yine öğrenmeyi beceremedim. Ama çok
güzel 3 tekerlekli bisiklet sürdüm. Hatta arkasına sevgilimi oturtup küçük bir
tur bile attırdım. Akşamları mı? Her akşam içtik, 1 şişe şarap, 1 şişe rakı
fiks olarak tükendi. Yemeklerimizden tatlı sohbetlerimiz oldu gecemize eşlik
eden. Ve bu tatil sevgilimin de dediği gibi Karadeniz tatilimize eşdeğer bir
tatil oldu. Hele gelmemize 1 gün kala havanın bozupta sağanak yağmur eşliğinde,
denizin dev dalgalarını seyrederek içtiğimiz şarapların tadı damağımda kaldı. Kafa
dinlemek, yenilenmek isteyenlere Olimpos’u tavsiye ederim. Ayrıca uzundur
olmayan ilginç bir şey de oldu. İçime kocaman bir heves yerleşiverdi, yanı sıra
birde mutluluk geldi.. Öylesine mutlu öylesine hevesliyim. Hani bir sihirli değnek
vardı da Çıralı’da bana değdi.. Tüm bunları yaşamamı sağlayan adama, biricik
aşkıma teşekkürlerimle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder