Bu yazı aşağılık kompleksin ve yüksek
egonun sahibi olan herkes için yazılmıştır.
İyi okumalar..
Senin için ‘tavşan boku’ tabiri çok uygun.
Çünkü sen, ne akar, ne kokar cinsten bir zat olmanın yanı sıra, genel insani
değerlere önem vermeyen, son derece kaba, sığ ve anlama kıtlığı yaşayan
birisin. Sen ve senin gibilerin nerede yaşadığını, neden eğitilemediklerini hep
merak ettim. Bu merakla aklımı meşgul ettiğime değmez aslında ama ettim. Bunca
düşünmenin altından çıkan en net söyleyebileceğim şey, ‘aşağılık kompleks’
oldu.
Aşağılık Kompleks, kısaca kişinin kendini
diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşa ve bu duruma karşı kendini
ispat etme çabası olarak tanımlanır. Bunun yanı sıra sen ve senin gibiler
kendilerini durmadan birileriyle kıyaslar ve bu kıyas hep hüsranla sonuçlanır.
Kendimi bunu senin yüzüne söyleyebilecek yakınlıkta gördüğümden, zaman zaman
sana bu konuda da düşüncelerimi aktardım. Bunu yaparken belki üzerine düşünür
ve yaptığın yanlıştan dönersin diye düşünmüştüm. Lakin öyle olmadı.. Sana göre
sen, olması gerekenden hep daha aşağıdaydın, her şeyin en güzeli, en iyisi
senin olmalıydı. Kendine ait olanın dışında ne varsa ona karşı bir imrenme, ona
karşı bir istek duydun. Bu isteğine karşılık, çaba göstermek yerine oturduğun
yerden hayıflanmayı ise uygun buldun. Oysa komplekslerinden sıyrılabilseydin
çok şanslı olduğunu fark edebilirdin. Sağlıklıydın, ailen, işin, paran, evin
vardı. Ama sen bunları görmek yerine başkasının konağı, ötekinin Mercedes’i,
berikinin cebindeki paraya odaklanmıştın. Her şey üzerinden, hatta kişilerin
yaşları üzerinden bile (yaşayacakları süreye kadar) hesaplar yapabiliyor
olmansa bana göre en kötü özelliğindi. Sen bunları yaparken, sana hep bu
hesaplarının bir gün sana döneceğini, hesap yaptıklarının yaşacağını ancak
böyle yaptığın için belki de senin öleceğini bile söylemiştim. Çünkü Allah’ın
adalet sistemi senin hesaplamaların gibi değildi. Adildi ve kimseye yaşattığını
yaşamadan ölme hakkı tanımıyordu. Böyle böyle geçti günler..
Bıkmadan, usanmadan sana yapman gerekenleri
hatırlatıp, yaptıklarının yanlış olduğu konusunda konuştum. Havaya hatta duvara
konuştuğumu bile bile anlatımlarımı sürdürdüm. Çünkü sevdiğim bir insandın ve
ben sevdiğim bir insanın yanlışını düzeltmek konusunda kendimi sorumlu
hissediyordum. Anlayışının kıt, seviyenin müsait olmadığını bile bile sürdürdüm
konuşmamı. Geçmişte ayılarla ilgili okuduğum bir kitapta şöyle diyordu, ‘bir
ayıyı doğumunda sahiplenip, çocuk gibi baksan, onunla yatıp onunla kalksan da
ehlileştiremezsin’. Sen de aynı bir ayı gibi ehlileşmiyordun. Okusan da
olmuyordu, anlatılsa da. İyi arkadaşlıklar kursan da değişmiyordun, medeniyetin
merkezinde yaşıyor olsan da. Çünkü aşağılık kompleksinle doğru orantılı bir de
egon vardı. Ve egon sana ‘sen doğrusun, herkes yanlış’ diyordu. Egon sana bunu
söylüyordu ama kimseye bir cevap veremiyor oluşun, insanların söyledikleri
karşısında verilecek cevaplarının olmaması seni bir bataklık gibi dibe
çekiyordu. Durumundaki bu tezatlığa başlarda duyduğum üzüntü, sonra sonra bu
kibirli haline öfke duymama yol açtı. Bilmesen de biliyordun ya her şeyi, o
yersiz özgüveninle aklınca kafa tutuyordun ya seni sevdiği için ses etmeyen
etrafına, sanıyordun ki bir iş başardın. Oysa günün sonunda sende biliyordun
bir bok halledemediğini de neyse..
Konuşarak anlatamadığımı, yazarsam ve
okursan anlarsın gibi ütopik bir düşünceye kapıldım. Yada öyle olmasını umdum
diyelim. Diyelim ama sonuç elbette ki değişmedi. Anlamadığın gibi bir de beni
düşman bildin. Hoş senin beni bir şey bilmenin de bir kıymeti harbiyesi yok.
Verilecek bir cevabın olmadığı için küsmen, çocuk gibi sırt çevirmen, iki kelam
edecek, tartışacak bilgiye sahip olmamandır seni bu noktaya getiren. Körü
körüne sarıldığın cehaletin seni ancak bulunduğun noktadan eve götürür. Başka
bir yere varamazsın sen. Şimdi ben artık seninle ve senin gibilerle muhatap
olmayacağım. Çünkü gerek zamanım, gerekse hayatım senin varlığına kıyasla çok
değerli.
Bugün bir kez daha fark ettiğim
korkaklığın, tedirginliğin ve her şeyin arkasına sağlam duvarlar gibi ördüğün
saygısızlığın sebebiyle sana saygı duymuyorum. Seni olduğun gibi görmek, yani o
zavallı halinle kabullenmek en büyük ceza. Kaldı ki sen bunu dahi fark
edemeyecek sığlıkta ve kör cahiliyettesin. Neyse.. Kelimeleri heba etmem
yalnızca duygu ve düşüncelerimi paylaşma isteğimden ötürü yoksa zerre değerin
yok.
Karşıma geçtiğinde sana ‘ciddiye alınacak
adam değilsin’ diyeceğim güne dek nasılsan öyle kal zaten istesen de değişecek
yetin yok.