15 Temmuz 2016 Cuma

Aslında hepimiz biraz kötüyüz..

Son zamanlarda okuduklarım, gördüklerim, duyduklarım hatta kendi yazdıklarım şuan bu yazıya konu olacak. Baştan söyleyeyim bu yazıyı başta kendim olmak üzere hepimiz için yazıyorum. Neyse fazla uzatmadan hemen konuya gireyim.. Hepimiz bu hayatta bir şeylerden ve birilerinden şikayetçiyiz. Nasıl olmayalım insanız neticede.. Üstelik öyle bir zamanda yaşıyoruz ki şikayetçi olmak için de milyonlarca nedenimiz var. İşte bu yüzden kendi yaptığımızı/yaptığımı görmeden başkasını eleştirmek, nefes almak, yürümek, araba kullanmak gibi otomatiğe alınmış doğal bir eylem haline gelmiş durumda. Bazen gerçektende farkında olamıyoruz yaptığımızın, bazen hak görüyoruz kendimize, bazen kendimizi çok iyi, başkalarını ise eksiklerle dolu görebiliyoruz.

Örnek vermem gerekirse, geçenlerde bir arkadaşımız yazı yayınlamış, aklı evvel biri de saçma sapan bir yorumda bulunmuş. Ben dahil olmak üzere de çoğunluk destek vermek adına mesaj atmış. Bazıları yorumcuya saydırmış ve onun seviyesine inmeyi başarmış..
Yine başka bir yazıda başka bir arkadaşımız aynı şekilde başına gelenleri yazmış, toplumun duyarsızlığını anlatmış.. Altına yorum yapan kişi de şöyle demiş; ‘çok haklısın bla bla..’
Bende bir yazı yayınladım okuyanlar bilir, Kadir gecesi yaşadıklarımı aktardım. Yine eleştirel bir yazıydı..

Hepimiz gerek sözel, gerekse yazıya dökerek yaşadıklarımızı paylaşmak, bunu yaparken de destek almak derdindeyiz. Aslında haklıyız da.. Ama bunu değiştirmek adına biz ne yapıyoruz?

Gidip oy kullanmayan, gerekçe olarak ta ‘benim oyum mu değiştirecek düzeni’ yada ‘sen kullandın da ne oldu’ diyen kesim bizde.. Sonra oturup, ‘cahil kesimin seçimleri yüzünden bu ülke böyle’ diyen yine bizde.. Ee adama sormazlar mı? O kadar eğitimli ve bilgi sahibiysen neden oy kullanmadın diye.. Cahil dediğimiz kesim körü körüne inandığına sahip çıkarken biz ne yapıyoruz eleştirmekten başka??
Çevre kirliliğinden bahsederiz, insanların doğal kaynakları tükettiğine değiniriz. Peki bu konuda ne yaparız? Bugün çok severek takip ettiğim, doğa aşığı sevgili Acemidemirci’nin yazısına yaptığım yorumda da demiştim. Bulduğum çöpleri toplarken ‘çöpçü müsün sen?’ diye eleştirildiğim oldu mesela. Bazıları da şöyle diyor ‘ben kirletmiyorum ve çok dikkat ediyorum’, bende şu soruyu sormak istiyorum ‘tamam sen kirletmiyorsun peki başkasının attığı çöpü kaldırmaya neden yeltenmiyorsun yada atarken görürsen neden uyarmıyorsun? Neticede bilinçli kesimiz değil mi?’

Savunmamız hep ‘ben masumum’ şeklinde.. Ben oy vermedim, ben seçmedim, ben yere çöp atmadım, ben trafikte kurallara uydum, kavgayı ben başlatmadım v.b.
Peki iyi olmak için hiçbir şey yapmamak yeterli mi? Yada iyi insan kötü bir şey yapmayan mıdır? Yoksa elinden geleni yapıp, çabalayan mıdır asıl iyi olan?
Belki çabalasak ta değiştiremeyeceğimiz şeyler var hayatta ama bizler sadece değişmeyecek düşüncesiyle hiçbir şey yapmadan yalnızca eleştirirsek sizce doğru mu yapmış oluruz??
Sayfalarca yazalım, günlerce konuşalım, yılları tüketelim fiiliyatta ne yapıyoruz? Hangimiz şikayetçi olduğu konuda değiştirmek adına ufakta olsa bir adım atıyor??
Hayır canım bende masum değilim.. Ama son zamanlarda eleştiri yapacaksam eğer o konuda bir çabam olmuş ise yada o konuda aynı eksik bende yoksa konuşmaya özen gösteriyorum. Bazen şunu da düşünüyorum.. Her gün okuduğu kitabı yayınlayan arkadaşlarımız var, yada gezdikleri yerleri anlatan.. Toplumsal sorunlara değinen.. bu yazılara yorumlarıyla katkıda bulunan bir o kadar duyarlı yorumcularda var.. Peki bu kadar güzel ve iyi niyetli insan varsa neden hala dünya yaşanmaz bir yer?? İyi olan bizler miyiz?  Bütün iyiler olarak bloglarda mı toplandık??
Kötü bir şey yapmamak iyi olduğumuzu göstermez.
İyi olmak için, kötü olan durumu düzeltmek adına atılan bir adım gerekir.
Herkes özünde iyidir lafının doğruluğu kadar, özünde herkes biraz da kötüdür yaklaşımı da doğrudur.
Önemli olan, birileri sizi görüyorken doğru davranışı sergilemek değildir. Asıl önemli olan kimse sizi görmediğinde yanlış bir şey yapmamaktır.

Belki de oturup biraz da bunu düşünmemiz gerekiyordur..

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Kadir Gecesi mi? Kadir’in Gecesi mi?



Yer:   Eyüp Sultan Cami
Saat:  01:00

Zar zor yukarı çıkıp bulduğum yere çöküyorum. Başlıyorum dua etmeye..
Sağım, solum, önüm, arkam fazlasıyla dolu..
Derken bir ses bölüyor duayı ‘hanımlar burası erkek bölümü, hemen boşaltın burayı’
Kimse oralı olmuyor..
Derken yeniden aynı ses, aynı şeyi tekrarlıyor. Tekrarlamakla kalmıyor, gelip ‘hadi size diyorum kalkın’ diye dürtüyor.
Bunu söyleyen kadın güvenlik..
Erkek bölümü dediği için etrafıma bakıyorum. Oturduğumuz bölümün uç tarafında yani baya bi uzağımızda 2 adam oturuyor. Sonra aşağıya bakıyorum aşağısı da tenha..
Benimle aynı anda, aynı şeyi düşünmüş olan kadının biri bağırıyor ‘aşağısı boş, 2 erkeği indirin o halde..kadın bölümüne geçilemiyor çok kalabalık..’
Güvenlik kadın başlıyor konuşmaya; ‘kaymakam beyin kesin talimatı var, sizleri buradan çıkarmam söylendi. İtiraz edenleri karakola götüreceğiz’..
Namazı bozulan teyze bağırıyor bu sefer ‘utanmıyor musunuz? Namazımı bozdum sizin yüzünüzden, bu yaptığınız günah’
Hobaaa
Her kafadan bir ses çıkıyor, bilmiş halkımız günah ve sevap konusunda kavgaya tutuşuyor…
Sesler yükselince başka bir güvenlik geliyor. Bir anda kendimizi kadın bölümüne yönelmiş buluyoruz. Yöneliyoruz yönelmesine de olduğumuz yerde kalıyoruz. Yerde deniz anası gibi yayılmış teyzeyi geçmek mümkün değil. Sanki kadın evinde yatıyordu da biz baskına gelmişiz gibi bir durum var. İlerleyemeyince kadınlardan biri bağırıyor, ‘geri dönün burada yer yok, zaten hiç kalkmayacaktık’
Aynı kalabalık gerisin geriye dönünce kendimi başladığım noktada buluyorum.
Herkes bağırıyor, her kafadan başka bir ses yükseliyor.
Derken uçta oturan adamlardan biri gelip ‘gözüm size kayıyor, abdestimi bozuyorsunuz’ diyor..
Diğer adam kalkıp giderken ‘hiçbirinizin duası kabul olmayacak bunu böyle bilin’ diyor..
Kadınlar iyice çıldırıyor, herkes bağırıyor..
Sırf gecenin o saatinde onca yolu tepip geldiğim için ve inadımdan kalkıp kadınlar bölümüne geçmeye çalışıyorum. Amacım yarım kalan duayı orada bitirip çıkmak..
Kadınlar tarafında ilerlemek mümkün değil..
Yatanlar, telefonla konuşanlar, kahve içip dedikodu yapanlar hepsi ama hepsi kadınlar bölümünde..
Zar zor bulunduğum yere çöküyorum. Duaya kaldığım yerden devam edip bitirecekken, camın önüne yerleşmiş kadınlardan birinin ayağı ağzıma giriyor. ‘Eeeehhh yeter be, bu ne saygısızlık’ diye bir bakıyorum teyze karpuz kesiyor. Hayır yanlış duymadınız karpuzu kesip kaba dolduruyor..
Olayın şaşkınlığını üzerimden atamadan içeriden bir feryat yükseliyor ve kavga çıkıyor.. Daha fazla günaha girmeden ve kavgaya karışmadan kalkıyorum. Ama gitmeden o teyzeleri sizin için çekmeyi ihmal etmiyorum. Buyurun bir de siz bakın..



Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi dine mensup olursanız olun ibadetin bazı kuralları vardır. Hiçbir ibadethanede bağırarak konuşulmaz, ibadet yapanın ibadeti bozulmaz, yere iki seksen yatıp dedikodu yapılmaz, telefonla konuşulmaz, yemek yenmez v.b.
Üstelik Kadir gecesi gibi kutsal bir gecede sırf camiye gelmiş olmak için gelip, ibadet için gelenlerin huzurunu bozup, dualarına engel olmak hangi akla sığar hiç bilemiyorum. Bunu yapanlar zamanında ayakkabıyla camiye girdiler diye olay çıkaran zihniyete sahip olanlardan başkası değil.. Kendileri karpuz kesip, yemek yerken, dedikodu yapıp sohbet ederken, telefonla konuşup gülüp eğlenirken, ibadet etmek yerine kadınları izleyip, utanmadan da 'size gözüm kayıyor, abdestim bozuldu' derken hangi akla, hangi dine hizmet ediyorlar ben bilemedim. Gittiğime gideceğime pişman olduğum o geceden kalan bu resme tekrardan bakınca Kadir gecesi miydi yoksa Kadir’in gecesi miydi ben işin içinden çıkamadım. En iyisi siz karar verin..


1 Temmuz 2016 Cuma

İsrafil, Sûr’a gerek kalmadı, duyacak durumda da değiliz..



Bruno Bozzetto, çok sevdiğim bir çizgi film animatörüdür. Bir çok konuya eğlenceli bakış açısı tutan Bozzetto’nun en sevdiğim animasyonlarından biri olan ‘GOD’ı, yazımı okumaya başlamadan izlemenizi isterim.



Eveeet..

Bu güzel animasyonunda Tanrı’yı ve yaratılışı işlemiş Bozzetto..

Her şey ne de güzel başlıyor değil mi?

Tanrı onca gezegen arasından dünyayı seçiyor. Sonra sırasıyla doğayı, hayvanları ve insanları yaratıyor..

Ve başlıyor izlemeye..

Yaratılan onca güzel şey varken insanoğlu kavgalar, savaşlar, ölümler katıyor hayata…

Sonrası malum.. ‘DELETE’ tuşuyla dünya çöpü boyluyor..

İnsanlık bu güne dek hiç rahat durmamış, duramamış..

Bugün içinde yaşadığımız cehennemi ise an be an özene bezene hazırlamış, her gün ateşe bir odun atmayı ihmal etmeden..

Şimdilerde ortalık yangın yeri..

Ne için?

Koca bir hiç..

Tarihe baktığımızda -ki hiçbir zaman ilgim olmadı- ne var? Ayaklanmalar, savaşlar, ölümler, taht oyunları.. tamamı bana göre saçmalık.

Hiçbir zaman sahip olunamayacak şeyler uğruna yapılan savaşlar..

Düşünsenize, hayatta neye sahip olabilmiş insanoğlu?

Bedeninin bile asıl sahibi olamamışken, geçici güçlerin peşine düşüp öldükten sonra neyi yanında götürebilmiş?

Şimdilerde uğruna savaşılan toprak parçası bile yetersiz kalıyor ölü bedenleri gömmeye..

Ve düşünüyorum, İsrafil Sûr’a üflese kim duyacak feryatlardan? Ya da insanoğlu yarattığı kıyameti yaşarken, başka bir kıyametin kopmasına gerek kaldı mı?

Belki de Bozzetto’nun animasyonundaki gibi bir DELETE tuşuyla çöpü boylamalı dünya..